6 Aralık 2020 Pazar

ömer bedrettin uşaklı


                   



ÇORUH

Kızıla boyanmış koynunda sular,
Yandın mı bu gurbet elinde Çoruh?
Bayburtlu Zihnî'nin koşması mı var.
Türküler söyliyen dilinde Çoruh?
Ufkunda parlayan şafak olaydım,
Denize döktüğün toprak olaydım,
Ne olur bir sarı yaprak olaydım,
Denize yollanan selinde Çoruh!
Ben burda tutamam artık gönlümü,
Boş bir çardak gibi, gel yık gönlümü!
Beni bıraksan da, yanık gönlümü,
Denize götürmek elinde Çoruh...




BURSA'DA AKŞAM

                                                                                         Reşat Nuri Güntekin'e

Bugün de sonbahardan süzülüp doğdu akşam,
Dağların yere indi koyu, serin gölgesi;
Uludağ etekleri al ipekten bu akşam;
Düştü yeşil ovaya kubbelerin gölgesi!...
 
Ufuklarda bu akşam ne sis var, ne bulut var; Selvilerin içinde bir alev Emirsultan... İçten dualar gibi geçiyor sanki rüzgâr, Bir ilahi adaya benzeyen Yıldırım'dan.
 
Orada ince yollar gölgeleniyor işte; Karşıdan renk içinde solgun ay görünüyor! Güneşin son nurundan bir damlacık içmiş de, Şu karşıki kulübe bir saray görünüyor!...
 
Gözlerine vurunca kubbelerin gölgesi, Öz cenneti gönlümle seyrettim ben bu akşam.
Göklerde ne bir nefes, ne de bir kanat sesi,
Uludağ etekleri al ipekten bu akşam!...

 

Ömer Bedrettin Uşaklı

(1904 - 1946)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder