29 Eylül 2018 Cumartesi

"ben, kocamış bir adam / uyuşuk bir kafa rüzgarlı odalar arasında. "



"Çünkü tümünü bilirim ben, tümünü bilirim
Bilirim nedir akşamlar,sabahlar,ikindiler,
Hayatımı çay kaşıklarıyla ölçmüşüm bir bir"



"Kimdir yanında yürüyen üçüncü kişi? 
Saydığımda, yalnızca sen ve ben varız 
Fakat baktığımda ilerdeki o beyaz yola
Hep biri yürür senin yanında
Kahverengi mantosuna sarınmış süzülür, kukuletalı
Kadın mıdır erkek midir bilmem
- Ama kimdir öbür yanında yürüyen?"



28 Eylül 2018 Cuma

ARKADAŞI EKLE


......................

kalbimi sıkıca bağladım kablolara
beni sımsıkı bağla kablolara

görüldü

26 Eylül 2018 Çarşamba

çağrılan yakup

Ben size söylemiştim, bana işiniz düşer
Gelmeyen mektup gibi düşerim aklınıza
Dünyanın gözyaşını bana sildirir bu halk
Oysa benim aklımdan bir sürü dize geçer
Az sessizlik isterim dayanıp kapınıza

Bu aynanın gözü kör, bu kantar eksik tartar
Ben geç doğdum diyedir, hepsi benim yüzümden
Öyleyse bu cümleyi yeniden kuruyorum
Nasipsiz sürünmeye dünya yetip de artar
Bir kere Yakup dedin, hiç çıkmadım sözünden
Sekiz sütuna manşet mahcup küçük ilanlar
Göğün yer sofrasında beni adımdan vurdu
Boyuna söylenmekten bestelenmiş yalanlar
Bütün tavşanlarına küsmüş bir dağ idim ben
Yokluğumu ilk önce müflis sahaflar duydu
Tellallara yükleyip her yere dağıttılar
Çiğneyip de geçti hamili kart yakinleri
Kolay kavransın diye Yakup’a kulp taktılar
Ekranlara çıktılar geçmeyince kinleri
Sevmeden evlenmeyi iyice abarttılar
Ya bize bir cümle kur, haydi yanaşık düzen
Düztabanmış memleket ya da Yakup askere
O kadar cevap var ki sorusunu bekleyen
Küçücüktür gözleri uzaktan çağrılanın
Hayat konuşup durur, ölüm bile rastgele

Hüseyin Akın
Karabatak 40

23 Eylül 2018 Pazar

sen benim hiç bir şeyimsin







sen benim hiç bir şeyimsin
yazdıklarımdan çok daha az
hiç kimse misin bilmem ki nesin
lüzumundan fazla beyaz
sen benim hiç bir şeyimsin
varlığın yokluğun anlaşılmaz

galiba eski liman üzerindesin
nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
dudaklarınla cama çizdiğin
en fazla sonbahar otellerinde
üniversiteli bir kız uykusu bulmak
yalnızlığı öldüresiyle çirkin
sabaha karşı öldüresiye korkak
kulağı çabucak telefon zillerinde

sen benim hiç bir şeyimsin
hiç bir sevişmek yaşamışlığım
henüz boş bir roman sahifesinde
hiç kimse misin bilmem ki nesin
ne çok çığlıkların silemediği
zaten yok bir tren penceresinde

sen benim hiç bir şeyimsin
yabancı bir şarkı gibi yarım
yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
hiç kimse misin bilmem ki nesin
uykumun arasında çağırdığım
çocukluk sesimle ağlıyarak

sen benim hiç bir şeyimsin


(Bela Çiçeği)

attila ilhan

21 Eylül 2018 Cuma

10.07.2017



Geçen gün bir şeyi çözdüm. Bu çözdüğüm şeyi unutmamak için bir yere not almam gerekiyordu ancak aksi gibi şarjsızdım. Bir ara yol üzerindeki bir bakkala girip kalem kağıt almayı düşündüm. Sonra bir kırtasiyeye denk geldim. Fakat kapalıydı. Daha doğrusu kısa süreli kapalıydı yan dükkandan esnaf yardımıma koştu. Birazdan gelir ne lazımdı diye sordu. Kalem kağıt dedim, kendi dükkanından getirip verdi. Ne var ki neyi çözdüğümü çoktan unutmuştum. 5 10 dakikalık bir hafızam var. Bunu balıklara benzetebilirdik ama onedioda okudum öyle bir şey de yokmuş. Hatta bazı balıklar epey uzun süre bir şeyleri akıllarında tutabiliyormuş o kısmı fazla okumadan geçtim. İşte hayat. Yine akıp gidiyor. İlhan İrem'in böyle bir şarkısı olması lazım. Yok ise mutlaka yapsın.
//////


2003 ya da 2008 galiba, 3 ile 8 birbirine benzediğinden net hatırlayamadım şimdi. O zamanki en yakın arkadaşlarımla bir parkta oturuyoruz. Sanırım en yakın iki arkadaşımlayız. Onlarla şimdi görüşmüyorum baktığımızda insanoğlu çok nankör.
//////


Aslında turp alacaktım, hazır giyinip çıkmışken bir de teyzemlere uğrayayım dedim. Karşıda oturuyorlar anadolu yakasında yani. Neyse metrobüs filan derken evlerine vardım, karşıdan da teyzem geliyor elinde poşetlerle. Beni görünce önce epey şaşırdı sonra özgür diye sorarcasına adımı söyledi. Teyze, dedim sorarcasına. Şeyi anlatmak istiyorum, o kadar yol gidip hiçbir şey olmayan yerler. Teyzemi seviyorum da, genel seviyorum düz. Allah uzun ömürler versin tabii anne yarısı sonuçta.
//////


Babama sigara içtiğimi söylediğim ilk an denizin ortasındaydık. Bir yandan ikimiz de yüzme bilmiyoruz, üzerimizde turuncu yelekler. Bu o zamanki ido'lardan ikisi çarpışmıştı. Crash yani. Nasıl kurtulduk, babam sigaraya başlamama ne dedi hiçbirini hatırlamıyorum. Tek hatırladığım deniz suyunun düşündüğümüzden de tuzlu olduğu.
//////


Çalıştığım ajanslardan birinde gerizekalı bir herif vardı. Kişisel gelişim kursuna gidiyordu. Bu bir toplantıda müşteriye beden dili filan bir şeyler anlatmaya başladı. Sunum yapıcaz bekliyoruz bunlar müşteriyle tekrar tokalaşıyor daha sıkı diyor biri, öteki şöyle olursa ölü balık tutuşu deniyor gibi tuhaf şeyler anlatıyor. Böyle böyle on beş dakika kadar geçti. Ben sıkıntıdan elifbayı söktüm. Bizim diğer arkadaş kurdeşen döktü. Diğer arkadaş gerizekalı olanı dövsek mi diye sordu eğilip. Olabileceği konusunda hemfikir olduk. Bizimkini müşterinin elinden çekip odanın ortasında bir güzel dövdük. Bu kaba tavrımız müşteri tarafında pek hoş karşılanmadı ve bizi plazadan dışarı attılar. Fakat nasıl atma. Yere döküldük diyebilirim. Güvenlikler bize yunanmışız gibi davranıyordu. Gerizekalı arkadaşımız güvenliklere bu yaptıklarının görev tanımlarında olmadığını anlatmaya çalışıyordu. Güvenlikler anlattıklarını pek kale almasa da dönüp gittiler. Zannedersem dava filan açarız başlarına bir şey gelir diye çekindiler ne var ki dava açacak yerlerimiz felaket ağrıyordu. Ben ekmeğimi kazandığım ellerimin üzerine düşmüştüm. Yaklaşık 1 ay tek kelime yazamadım. Hayatımın en güzel 1 ayıydı. Ücretli izinlere bayılıyorum.
//////



göreçki

20 Eylül 2018 Perşembe

irşad




Sevgilim güvenme güzelliğine,
Senin de saçların tarumar olur;
Aldanma talihin pembe rengine,
Hayatın uzun bir intizar olur.

Sevgilim her insan doğarken ağlar,
Çiçeklerle açar, sularla çağlar,
Rehgüzârı olur bahçeler, bağlar,
Nihayet isimsiz bir mezar olur.

Sevgilim baksana bir yanda gülen,
Bir yanda gözünün yaşını silen,
Kimi benim gibi erir derdinden,
Kimi senin gibi bahtiyar olur!

Sevgilim senin de geçer zamanın,
Ne şöhretin kalır, ne hüsn-ü ânın,
Böyledir kanunu kahpe dünyanın,
Dört mevsim içinde bir bahar olur!

Kemalettin Kamu

harput'tan abideler


Harput’ta bir câmi… dünden yadigar
"Sarayhatun” diye bir nâmı vardır
Ol camiin nârin minaresinde
Uzun Hasan Bey’in endâmı vardır
Beşyüz yıldan beri şol minareden
Ulu Peygamberin selâmı vardır
Uyumaz Harput’un evliyaları
Dillerinde Allah kelamı vardır
İhtiyar “Kale”nin, Ulu Câmiin
Mâzide pek şanlı eyyâmı vardır
Her sabah yeşeren tevhid nurunun
Nesiller boyunca peyamı vardır
Balak Bey, at üzre Kayabaşı’nda…
Elinde vatanın ilamı vardır

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu


14 Eylül 2018 Cuma

REVİZE EDİLMİŞ HİSSİYATIN KANATLANMASI BEYANINDA DİNLEDİĞİMDİR.



  

Devrimi gözlüyoruz kiralık kulelerde
Kör müneccimlerle sevgili sabırsızlık
Babasız kâğıtlara açılan rasathane
Havada kalan buse ölümcül dudaksızlık

......................

Devrimi gözlüyoruz insan içen sokaklar
Gül yüzlü havariler çarmıhtan fışkıran kan
Budandıkça soy verir oğul yüklü kadınlar
Pars postundan atıma eğer vurduğum zaman

11 Eylül 2018 Salı

ağır hasta


Üfleme bana anneciğim korkuyorum 
Dua edip edip, geceleri. 
Hastayım ama ne kadar güzel 
Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri. 

Niçin böyle örtmüşler üstümü 
Çok muntazam, ki bana hüzün verir. 
Ağarırken uzak rüzgarlar içinde 
Oyuncaklar gibi şehir. 

Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum 
Ağlıyorsun, nur gibi. 
Beraber duyuyoruz yavaş ve tenha 
Duvardaki resimlerle, nasibi. 

Anneciğim, büyüyorum ben şimdi, 
Büyüyor göllerde kamış. 
Fakat değnekten atım nerde 
Kardeşim su versin ona, susamış.


Fazıl Hüsnü Dağlarca

4 Eylül 2018 Salı

ÖNCEKİLER RÜYA SONRAKİLER HAYAL


METAFİZİK

Van’dan bir akşam gelir eğer kar doğru dürüst yağarsa. Sarı duvarlarıyla bir ev, güneşin acemisi… Bir bardak çayla kardeşim gelir, uzak yolların gürültüsü gelir. Dağların dağ, soğuğun soğuk olduğu yolculuk akşamları gelir. Elleri ve yüzleri soğuktan pütürleşmiş Kürt çocukları gelir; sobanın etrafında masal arayan…

.......

3 Eylül 2018 Pazartesi

adamm


tam o anda


 "Yalvarıyorum yaz. İki satırcık olsun yaz, ruhun altüst, sinirlerin laçka olduysa da yaz. Ama her gün. Dişlerini sıksan da, anlamsız saçmalıklar da olsa yaz. Yazmak en gülünç ve en patetik hayallerimizden biridir. Ak kâğıt üzerine kara kıvırcık çizgiler çizerek önemli şeyler yaptığımızı sanırız. Gene de senin işin bu, sadece seçtiğin değil, kaderinin sana lütfettiği işin, şayet bir kaçış yolu bulman olasıysa bulabileceğin tek kapı bu. Yaz, yaz. Nihayetinde tonlarca kâğıt atılsa bile, tek bir satır canını kurtarabilir. (Belki).”

Dino Buzzati

leke


Takılıp kalmış bir noktada
Gölgesini içine düşürerek;
Leke sabrın gücüyle büyür
Tek başına

Uzanır güneşe dek,
Arınır kirinden;
Yürüyen ak lekeleri olur göğün,
Mavi gök-uykusunun düş lekeleri.

Leke aşmaz sınırını,
Kendini bilir,
Durur bütün oturmuşluğuyla;
Dağıtmaz, yaymaz gücünü
Siz dokunmayınca.

Leke lekelenmekten korkmaz,
Kurtulmuş geleceğin ürküntüsünden,
Alabildiğine özgür;
Sevincimin kumaşında parlayan
Üzüntü lekeleridir,
Silip de bir türlü çıkaramadığım
İçimin dökülen mürekkebidir.

Sedat Umran