29 Mart 2016 Salı
dede korkut:dirse han oğlu boğaç hanın destanı
Bir gün Kam Gan oğlu Han Bayındır yerinden kalkmıştı. Şâmî (Çadır cinsi.) otağını yer yüzüne kurdurmuştu. Ala sayvanı gök yüzüne yükselmişti. Bin yerde ipek seccade döşenmişti. Hanlar hanı Han Bayındır yılda bir kerre ziyafet çekip Oğuz beylerini misafir ederdi.
Gene, ziyafet tertip edip attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kestirmişti. Bir yere ak otağ, bir yere kızı! otağ, bir yere kara otağ kurdurmuştu. Kimin oğlu kızı yek ise, kara otağa kondurun, kara keçe altına döşeyin, kara koyun yahnisinden önüne getirin, yerse yesin, yemezse kalksın gitsin demişti. Oğlu olanı ak otağa, kızı olanı kızıl otağa kondurun, oğlu kızı olmayanı Allah Taâlâ karalamıştır, biz de görmeyiz belli bilsin demiş idi.
Oğuz beyleri bir bir gelip toplanmağa başladı.
Meğer Dirse Han derlerdi bir beyin oğlu kızı yok idi. Söylemiş, görelim Hanım ne söylemiş:
Serin serin tan yelleri estiğinde
Sakallı bozca çayır kuşu öttüğünde
Sakalı uzun müezzin ezan okuduğunda
Yürük atlar sahibini görüp kişnediğinde
Aklı karalı seçilen çağda
Göğsü güzel koca dağlara gün vurunca
Bey yiğitlerle cilasunların birbirine koyulduğu çağda
Sabah, gün doğarken Dirse Han kalkarak yerinden doğrulup, kırk yiğidini beraberine alıp Bayındır Hanın sohbetine geliyordu.
Bayındır Hanın yiğitleri Dirse Hanı karşıladılar. Getirip kara otağa kondurdular. Altına kara keçe döşediler. Sabah, gün doğarken Dirse Han kalkarak yerinden doğrulup, kırk yiğidini beraberine alıp Bayındır Hanın sohbetine geliyordu.
Bayındır Hanın yiğitleri Dirse Hanı karşıladılar. Getirip kara otağa kondurdular. Altına kara keçe döşediler. Kara koyun yahnisinden önüne getirdiler. «Bayındır Handır Han benim ne eksikliğimi gördü, kılıcımdan mı gördü, soframdan mı gördü, benden aşağı kimseleri ak otağa, kızıl otağa kondurdu, benim suçum ne oldu ki kara otağa kondurdu?» dedi, «Hanım, bugün Bayındır Handan buyruk şöyledir ki oğlu kızı olmayanı Tanrı Taâlâ hoş görmemiştir, biz de hoş görmeyiz demiştir» dediler.
Dirse Han yerinden kalktı: «Kalkın yiğitlerim yerinizden doğrulun, bu kara ayıp bana ya bendendir ya hatundandır» dedi.
Dirse Han evine geldi. Bağırıp hatununa söyler, görelim Hanım ne söyler :
Beri gel başımın bahtı evimin tahtı
Evden çıkıp yürüdüğünde servi boylum
Topuğunda döklüm döklüm kara saçlım
Kuru kurulu yaya benzer çatma kaşlım
İki badem sığmayan dar ağızlım
Kavunun yemişim düvleğim
Görüyor musun neler oldu.
Kalkıp Han Bayındır yerinden doğrulmuş, bir yere ak otağ, bir yere kızıl otağ, bir yere kara otağ diktirmiş, oğulluyu ak otağa, kızlıyı kızıl otağa, oğlu kızı olmayanı kara otağa kondurun, kara keçe altına döşeyin, kara koyun yahnisinden önüne getirin, yerse yesin, yemezse kalksın gitsin, kimin oğlu, kızı yoksa Tanrı Taâla onu karalamış olup biz de hoş görmeyiz, demiş. Ben varınca gelip karşıladılar kara otağa kondurdular, kara keçe altıma döşediler, kara koyun yahnisinden önüme getirdiler, oğlu kızı olmayanı Tanrı Taâlâ hoş görmemiştir, biz de hoş görmeyiz belli bil dediler. Senden midir, benden midir, Tanrı Taala bize bir topaç gibi oğul vermez nedendir, dedi, söyledi :
Han kızı yerimden kalkayım mı
Yakan ile boğazından tutayım mı
Kaba ökçemin altına dayım mi
Kara polat öz kılıcımı elime dayım mı
Öz gövdenden başım keseyim mi
Can nasıl tatlıymış sana bildireyim mi
Alca kanını yer yüzüne dökeyim mi
Han kızı sebebi nadir söyle bana;
Korkunç gazap ederim şimdi sana
Dirse Hanım hatunu söylemiş, görelim ne söylemiş:
«Hey Dirse Han, bana gazap etme, incinip acı sözler söyleme, yerinden kalk, ala çadırını, yer yüzüne diktir, attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kes; İç Oğuzun Dış Oğuzun beylerini başına topla, aç görsen doyur, çıplak görsen giydir, borçluyu borcundan kurtar, tepe gibi et yığ, göl gibi kımız sağdır, büyük ziyafet ver, dilek dile, olur ki bir ağzı dualının hayır duası ile Tanrı bize bir arslan yavrusu gibi bir çocuk verir dedi.
Dirse Han karısının sözü ile büyük bir ziyafet verdi, dilek diledi. Attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kestirdi. İç Oğuz, Dış Oğuz beylerini davet etti. Aç görse doyurdu. Çıplak görse giydirdi. Borçluyu borcundan kurtardı. Tepe gibi et yığdı, göl gibi kımız sağdırdı. El kaldırdılar, dilek dilediler. Bir ağzı dualının hayır duası île Allah Taâlâ bir çocuk verdi. Karısı hâmile oldu. Bir nice müddetten sonra oğlan doğurdu. Oğlancığını dadılara verdi, baktırdı.
At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Her omurgalı gelişir, kaburgalı büyür. Oğlan on beş yasına girdi. Oğlanın babası Bayındır Hanın ordusuna karıştı.
Meğer Hanım, Bayındır Hanın bir boğası var idi, bir de buğrası var idi. O boğa kayalara boynuz vursa un gibi öğütürdü. Bir yazın bir güzün boğa ile buğrayı döğüştürürlerdi. Bayındır Han kudretli Oğuz beyleri ile temaşa ederdi, seyreder eğlenirdi.
Meğer sultanım, gene yazın boğayı saraydan çıkardılar. Üç kişi sağ yanından, üç kişi sol yanından demir zincir ile boğayı tutmuşlardı. Gelip meydanın ortasında koyuverdiler. Meğer sultanım. Dirse Hanın oğlancığı üç arkadaşı ile meydanda aşık oynuyorlardı. Boğayı koyuverdiler, oğlancıklara kaç dediler.
O üç oğlan kaçtı. Dirse Hanın oğlancığı kaçmadı, ak meydanın ortasında baktı durdu. Boğa da oğlana sürdü geldi. Diledi ki oğlanı helak kılsın. Oğlan yumruğu ile boğanın alnına kıyasıya tutup vurdu. Boğa geri geri gitti. Boğa oğlana sürdü bir daha geldi. Oğlan yine boğanın alnına yumruğu ile sert vurdu. Oğlan bu sefer boğanın alnına yumruğunu dayadı, sürdü meydanın başına çıkardı. Boğa ile oğlan bir müddet çekiştiler. Boğanın iki kürek kemiğinin üstü köpük bağladı. Ne oğlan yener, rre boğa yener. Oğlan düşündü: Bir darna direk vururlar, o dama destek olur, ben bunun alnına niye destek olup duruyorum dedi. Oğlan boğanın alnından yumruğunu çekti, yolundan savuldu. Boğa ayak üstünde duramadı, düştü tepesinin üstüne yıkıldı. Oğlan bıçağına el attı. Boğanın başını kesti. Oğuz beyleri gelip oğlanın basına toplandılar, aferin dediler. Dedem Korkut gelsin, bu oğlana ad koysun, yanına alıp babasına varsın, babasından oğlana beylik istesin, taht alı versin dediler.
Çağırdılar. Dedem Korkut gelir oldu. Oğlanı alıp babasına vardı. Dede Korkut oğlanın babasına söylemiş, görelim Hanım ne söylemiş:
Hey Dirse Han Beylik ver bu oğlana
Taht ver erdemlidir
Boynu uzun yürük at ver bu oğlana
Biner uzun yürük et ver bu oğlana
Biner olsun hünerlidir
Ağıllarından on bin koyun ver bu oğlana
Şişlik olsun erdemlidir.
Katarından kızıl deve ver bu oğlana
Yük taşıyıcı olsun hünerlidir
Altın başlı otağ ver bu oğlana
Gölgs olsun erdemlidir
Omuzu kuşlu kaftan ver bu oğlana
Giyer olsun hünerlidir
Bayındır Hanım ak meydanında bu oğlan cenk etmiştir, bir boğa öldürmüş senin oğlun, adı Boğaç olsun, adını ben verdim yaşını Allah versin dedi, Dirse Han oğlana beylik verdi, taht verdi.
Oğlan tahta çıktı, babasının kırk yiğidini anmaz oldu. O kırk yiğit haset eylediler, birbirine söylediler: Gelin oğlanı babasına çekiştirelim, olur ki öldürür, gene bizim izzetimiz hürmetimiz onun babasının yanında hoş olur, artar dediler.
Vardı bu kırk yiğidin yirmisi bir yana, yirmisi de bir yana oldu. Önce yirmisi vardı, Dirse Hana şu haberi getirdi:
«Görüyor musun Dirse Han neler oldu, yaşayıp töremesin senin oğlun kötü çıktı hayırsız çıktı, kırk yiğidini yanına aldı, kudretli Oğuzun üstüne yürüyüş etti, nerede güzel gördüyse çekip aldı, ak sakallı ihtiyarın ağzına sövdü, ak bürçekli kadının sütünü çekti, akan duru sulardan haber geçer, çapraz yatan Ala Dağdan haber aşar, hanlar hanı Bayındıra haber varır, Dirse Hanın oğlu böyle işitilmemiş iş yapmış derler, gezdiğinden öldüğün daha İyi olur, Bayındır Han seni çağırır, sona akla gelmez gazap eyler, böyle oğul senin nene gerek, böyle oğul olmaktan olmamak daha iyidir, öldürsene» dediler. Dirse Han: «Varın getirin, öldüreyim» dedi.
Böyle diyince Hanım, o nâmertlerin yirmisi daha çıka geldi ve bir dedikodu da onlar getirdiler. Der: «Dirse Han senin oğlun kalkıp yerinden doğruldu, göğsü güzel koca dağa ava çıktı, sen var İken av avladı kuş kuşladı, anasını yanına alıp geldi, al şarabın yitisinden aldı içti, anası ile sohbet eyledi, babasına kast eyledi, senin oğlun kötü çıktı, hayırsız çıktı, çapraz yatan Ala Dağdan haber geçer , hanlar hanı Bayındıra haber varır, Dirse Hanın oğlu böyle işitilmemiş iş yapmış derler, seni çağırtırlar. Bayındır Hanın katında sana gazap olur, böyle oğul nene gerek, öldürsene» dediler. Dirse Han: «Varın getirin öldüreyim böyle oğul bana gerekmez» dedi. Dirse Hanın adamları; «Biz senin oğlunu nasıl getirelim, senin oğlun bizim sözümüzü dinlemez, bizim sözümüzle gelmez kalkıp yerinden doğrul, yiğitlerini okşa beraberine al, oğluna uğra, yanına alıp ava çık, kuş uçurup av avlayıp yıp oğlunu aklayıp öldürmeğe bak, eğer böyle öldüremezsen bir daha öldüremezsin, belli bil» dediler.
Serin serin tan yelleri estiğinde
Sakallı bozca çayır kuşu öttüğünde,
Yürük atlar sahibini görüp kîşnediğinde
Sakalı uzun müezzin ezan okuduğunda
Aklı karalı seçilen çağda
Kudretli Oğuzun gelininin kızının bezendiği çağda,
Göğsü güzel koca dağlara gün vurunca
Bey yiğitlerle cilasunların birbirine koyulduğu çağda
Sabah gün doğarken Dirse Han yerinden kalktı. Oğlancığını yanına alıp kırk yiğidiyle birlikte ava çıktı.
Av avladılar, kuş kuşladılar. O kırk namerdin bir kaçı oğlanın yanına geldi: «Baban dedi, geyikleri kovalasın getirsin benim önümde tepelesin, oğlumun at koşturuşunu, kılıç çalışını, ok atışım göreyim, sevineyim, kıvanayım, güveneyim dedi» dediler. Oğlandır ne bilsin, geyiği kovalıyordu, babasının önünde vuruyordu. Babam at kusturuşuma baksın kıvansın, ok atışıma baksın güvensin, kılıç çalışıma baksın sevinsin diye düşünüyordu. O kırk nâmert: «Dirse Han, görüyor musun oğlanı, yazıda yaban geyiği kovalıyor senin önüne getiriyor, geyiğe atarken ok ile seni vurup öldürecek, oğlun seni öldürmeden sen onu öldürmeğe bak» dediler.
Oğlan geyiği kovalarken babasının önünden gelip gidiyordu. Dirse Han kurt sinirinden sert yayını eline aldı. Üzengiye kalkıp kuvvetle çekti, doğrultup attı oğlanı iki küreğinin arasından vurup çaktı, yıktı. Ok vurduğunda alca kanı fışkırdı koynu doldu, yürük atının boynunu kucakladı yere düştü. Dirse Han istedi ki oğlancığının üstüne gürleyip düşsün. O kırk nâmert bırakmadı. A-tının dizginini döndürdü, yurduna gelir oldu.
Dirse Hanın hatunu oğlancığımın ilk avıdır diye attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kestirdi, kanlı Oğuz beylerine ziyafet vereyim dedi. Derlenip toplanıp yerinden kalktı, kırk ince kızı beraberine aldı, Dirse Hanın yüzüne baktı. Sağ İle soluna göz gezdirdi, oğlancığını görmedi. Kara bağrı sarsıldı bütün yüreği oynadı, kara çekik gözleri kan yaş doldu. Çağırıp Dirse Hana söyler, görelim Hanım ne söyler :
Beri gel başımın bahtı evimin tahtı
Han babamın güveyisi
Kadın anamın sevgilisi
Atamın anamın verdiği
Göz açıp gördüğüm
Gönül verip sevdiğim
A Dirse Han
Kalktın yerin yerinden doğruldun
Yelesi kara soylu atına bindin
Göğsü güzel koca dağa ava çıktın
İki vardın bir geliyorsun yavrum hani
Karanlık gecede bulduğum oğul hani
Çıksın benim görür gözüm a Dirse Han yaman seğriyor
Kesilsin oğlumun emdiği süt damarım yaman sızlıyor
Sarı yılan sokmadan akça tenim kalkıp şişiyor
Yalnızca oğul görünmüyor bağrım yanıyor
Kuru kuru çaylara su saldım
Kara elbiseli dervişlere adaklar verdim
Aç görsem doyurdum çıplak görsem donattım
Tepe gibi et yığdım göl gibi kımız sağdırdım
Dilek ite bir oğul zor buldum
Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle hana
Karsı yatan Ala Dağdan bîr oğul uçurdunsa söyle bana
Taşkın çıkan deli sudan bir oğul akıttınsa söyle bana
Aslen ile kaplana bir oğul yedirdinse söyle bana
Kara cübbeli azgın dinli kâfirlere bir oğul aldırdınsa söyle bana
Han babamın katına ben varayım
Ağır hazîne bol asker alayım
Azgın dinli kâfire ben varayım
Paralanıp cins atımdan inmeyince
Yenim i!e alca kanımı silmeyince
Kol but olup yer üstüne düşmeyince
Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana
Kara başım kurban olsun bugün sana
dedi, inim inim inildeyip ağladı.
Böyle deyince Dirse Han hatununa cevap vermedi, o kırk nâmert karşı geldi; «Oğlun sağdır esendir, avdadır, bugün yarın nerde ise gelir, korkma kaygılanma, bey sarhoştur cevap veremez» dediler.
Dirse Hanım hatunu çekildi geri döndü. Dayanamadı kırk ince kızı beraberine aldı, yürük ata binip oğlancığını aramağa gitti. Kışta yazda karı buzu erimeyen Kazılık Dağına geldi çıktı. Alçaktan yüce yerlere koşup çıktı. Bakıp gördü bir derenin içine karga kuzgun iner çıkar, konar kalkar. Yürük atını ökçeledi, o tarafa yürüdü.
Meğer sultanım, oğlan o derecede yıkılmıştı. Karga kuzgun kan görüp oğlanın üstüne konmak istedi. Oğlanın iki köpekçeğizi var idi, kargayı kuzgunu kovalardı, kondurmazdı. Oğlan orada yıkılınca boz atlı Hızır, imdadına yetişti, üç defa yarasını eli ite sıvazladı: «Sana bu yaradan korkma ölüm yoktur, dağ çiçeği ananın sütü İle senin yarana merhemdir» dedi, kayboldu.
Oğlanın anası oğlanın üstüne koşup çıka geldi. Baktı gördü oğlancığı alca, kana bulanmış yatıyor. Çağırarak oğlancığına söyler, görelim Hanım ne söyler :
Kara çekik gözlerini uyku bürümüş aç artık
On iki kemikçiğin harap olmuş topla artık
Tanrının verdiği tatlı çorun seyranda imiş tut artık
Öz gövdende canın var ise oğul haber bana
Kara başım kurban olsun oğul sana
Akar senin suların Kazılık Dağı
Akar iken akmaz olsun
Biter senin otların Kazılık Dağı
Biter iken bitmez olsun
Koşar senin geyiklerin Kazılık Dağı
Koşar iken koşmaz olsun taşa dönsün
Ne bileyim oğul arslandan mı oldu
Yoksa kaplandan mı oldu ne bileyim oğul
Bu kazalar sana nereden geldi
O gövdende canın var ise oğul haber bana
Kara başım kurban olsun oğul sana
Ağız dilden bir kaç kelime haber bana
Böyle diyince oğlanın kulağına ses geldi. Başını kaldırdı. ansızın gözünü açtı, anasının yüzüne baktı. Söylemiş, görelim Hanım ne söylemiş :
Beri gel ak sütünü emdiğim kadınım ana
Ak pürçekti izzetli canım ana
Akarlı sularına kötü söyleme
Kazılık Dağının günahı yoktur
Biterli otlarına kötü söyleme
Kazdık Dağının suçu yoktur
Biterli otlarına kötü söyleme
Kazılık Dağının suçu yoktur
Koşan geyiklerine kötü söyleme
Kazılık Dağının günahı yoktur
Arslan ile kaplanına kötü söyleme
Kazılık Dağının suçu yoktur
İlenirsen babama ilen
Bu suç bu günah babamındır.
Oğlan yine de: «Ana ağlama, bana bu yaradan ölüm yoktur korkma, boz atlı Hızır bana geldi, üç kere yaramı sığadı, «bu yaradan sana ölüm yoktur, dağ çiçeği ananın sütü sana merhemdir» dedi. Böyle diyince kırk ince kız yayıldılar, dağ çiçeği topladılar. Oğlanın anası memesini sıktı sütü gelmedi, iki sıktı sütü gelmedi, üçüncüde kendisini zorladı. İyice doldu, sıktı süt ile kan karışık geldi. Dağ çiçeği ile sütü oğlanın yarasına sürdüler. Oğlanı ata bindirdiler, alarak, yurduna gittiler. Oğlanı hekimlere emanet edip Dirse Handan sakladılar.
At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Hanım, öğlenin kırk günde yarası iyileşti, sapa sağlam oldu. Oğlan ata bîner kılıç kuşanır oldu, av avlar kuş kuşlar oldu, Dirse Hanın haberi yok, oğlancığını öldü biliyor.
O kırk nâmert bunu duydular, ne eyleyelim diye konuştular: «Dirse Han eğer oğlancığını görürse, bırakmaz bizi hep öldürür» dediler. «Gelin Dirse Hanı tutalım, ak ellerini ardına bağlayalım, kıl sicimi ak boynuna takalım, alıp kâfir ellerine yönelelim» diyerek, Dirse Hanı tuttular. Ak ellerini ardına bağladılar, kıl sicimi boynuna taktılar, ak etinden kan çıkıncaya kadar dövdüler. Dirse Han yayan, bunlar atlı yürüdüler, alıp kâfir ellerine yöneldiler. Dirse Han esir oldu gider. Dirse Hanın esir olduğundan Oğuz beylerin haberi yok.
Meğer sultanım. Dirse Hanım hatunu bunu duymuş. Oğlancığına karşı varıp söylemiş, görelim hanım ne söylemiş :
Görüyor musun ay oğul neler oldu
Sarp kayalar oynamadı yer oyuldu
yurtta düşman yok iken senin babanın üstüne düşman geldi, o kırk namert, babanın yoldaşları babanı tuttular, ak ellerini ardına bağladılar, kıl sicimi ak boynuna taktılar, kendileri atlı babanı yayan yürüttüler, alıp kanlı kâfir ellerine yöneldiler, hanım oğul kalk yerinden doğrul, kırk yiğidini beraberine al, babanı o kırk nâmertten kurtar, yürü oğul, baban sana kıydı ise sen babana kıyma» dedi.
Oğlan anasının sözünü kırmadı. Boğaç Bey yerinden kalktı kara çelik öz kılıcını beline kuşandı, ak kirişli sert yayını eline aldı, altın mızrağını koluna aldı, yürük atını tutturdu sıçrayıp bindi, kırk yiğidini beraberine aldı, babasının ardınca koşturup gitti.
O nâmertler de bir yerde konmuşlardı, al şarabın yitisinden içiyorlardı. Boğaç Han koşup yetişti. O kırk nâmert de bunu gördüler. Dediler: «Gelin varalım şu yiğidi tutup getirelim, ikisini bir arada kâfire yetiştirelim» dediler. Dirse Han :
«Kırk yoldaşım aman
Tanrının birliğine yoktur güman
benim elimi çözün, kolca kopuzumu elime verin, o yiğidi döndüreyim ister beni öldürün ister diriltin, bırakı verin» dedi. Elini çözdüler, kolca kopuzunu eline verdiler. Dirse Han oğlancığı olduğunu bilmedi, karşı geldi. Söyler, görelim Hanım ne söyler :
Boynu uzun yürük atlar giter ise benim gider
Senin de içinde bineğin var ise yiğit söyle bana
Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri
Ağıllardan on bin koyun gider ise benim gider
Senin de içinde şişliğin var ise söyle bana
Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri
Katarlardan kızıl deve gider ise benim gider
Senin de içinde odan var ise yiğit söyle barsa
Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri
Altın başlı otağlar gider ise benim gider
Senin de içinde odan var ise yiğit söyle bana
Savaşmadan vuruşmadan ah vereyim dön geri
Ak yüzlü e!â gözlü gelinler gider ise benim gider
Senin de içinde nişanlın var ise yiğit söyle bana
Savaşmadan vuruşmadan ah vereyim dön geri
Ak sakallı kocalar gider ise benim gider
Senin da içinde ak sakallı baban var ise yiğit söyle bana
Savaşmadan vuruşmadan kurtarayım dön geri
Benim için geldin ise oğlancımı öldürmüşüm
Yiğit sana günahı yok dön geri
Oğlan burada babasına söylemiş, görelim Hanım ne söylemiş :
Boynu uzun yürük atlar senin gider
Benim de içinde bineğim var
Bırakamam kırk nâmerde
Katarlardan kızıl deve senin gider
Benim de içinde devem var
Bırakamam kırk nâmerde
Ağıllarda on bin koyun senin gider
Benim de içinde etliğim var
Bırakamam kırk nâmerde
Ak yüzlü ela gözlü gelin senin gider ise
Benim de içinde nişanlım var
Bırakır mıyım kırk nâmerde
Altın başlı otağlar senin gider ise
Benim de içinde odam var
Bırakır mıyım kırk nâmerde
Ak sakallı kocalar senin gider ise
Benim de içinde bir aklı şaşmış bilmesini unutmuş kocalmıs babam var
Bırakır mıyım kırk nâmerde
Kırk yiğidine tülbent salladı, el eyledi. Kırk yiğit soylu atlarını sürdü, oğlanın çevresine toplandı. Oğlan kırk yiğidini beraberine aldı, at tepti, cenk ve savaş etti. Kiminin 'boynunu vurdu, kimini esir eyledi. Babasını kurtardı, çekildi geri döndü. Dirse Han burada oğlancığının sağ olduğunu bildi. Hanlar hanı Bayındır oğlana beylik verdi, taht verdi. Dedem Korkut destan söyledi deyiş dedi, bu Oğuznâmeyi düzdü koştu, böyle dedi :
Onlar da bu dünyaya geldi geçti
Kervan gibi kondu göçtü
Onları da ecel aldı yer gizledi
Fâni dünya yine kaldı
Gelimli gidimli dünya
Son ucu ölümlü dünya
Kara ölüm geldiğinde geçit versin. Sağlıkla akılla devletini Hak artırsın. O övdüğüm yüce Tanrı dost olarak medet eriştirsin.
Dua edeyim Hanım:
Yerli kara dağların yıkılmasın.
Gölgeli ulu ağacın kesilmesin.
Taşkın akan güzel suyun kurumasın.
Kanatlarının uçları kırılmasın.
Koşar iken ak boz atın tökezlenmesin.
Vuruşunca kara çelik öz kılıcın çentilmesin.
Dürtüşürken alaca mızrağın utanmasın.
Ak bürçekli ananın yeri cennet olsun.
Ak sakallı babanın yeri cennet olsun.
Hakkın yandırdığı çırağın yana dursun,
Kadir Tanrı seni nâmerde muhtaç eylemesin Hanım hey!
(Mustafa Necati Sepetçioğlu, Dede Korkut, Toker Yayınları)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder