Güneşin çekindiği uzun
kışlardan sonra
Sadece heykelleri
okşardı nankör bahar
Elimde köy peyniri
şehrin bulvarlarında
Kambur yürüyüşümde
kıpkırmızı anılar
Çamurunu kalbime
sıçratan şubatlarda
Maraş Caddesi gibi göle
bakardı sular
Okulun penceresi üşümüş
çocuklarda
Bir bardak çay hatırına
güzelleşirdi dağlar
Yaşamak için erken
sanki uzun bir mola
Çok uzun saçlarında
sarardıkça zamanlar
Kömür kokusu gibi
sızlatırdı burnumu
Kendini bana satan o en
güzel yalanlar
Onu sevmek gibiydi -
güzel gelirdi bana
Buz gibi akşamları göğe
savuran rüzgâr
Dizlerimin bağını
çözerdi her satırda
Sevgilinin yüzünü
ısıtmayan yazılar
Yeryüzüne indirdim ne
varsa aşk katında
El yapımı hüzünler paramparça
uykular
Ey şimdi şiirlerde
görebildiğim rüya!
Nasıl örtmüş üstünü
nasıl unutkan yıllar!
2009
itibar 74 - kasım 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder