29 Mayıs 2017 Pazartesi

vodvil, anton çehov




Yemek sona ermişti. Ahçı kadına sofrayı sessizce toplaması, tabak çanak şangırtısı çıkarmadan işlerini bitirmesi buyuruldu. Çocuklar ise apar topar ormana götürüldü. Bütün bu hazırlıkların nedeni, zayıflıktan gözleri çukurlarına kaçmış, burnu sivrilmiş, veremli ev sahibi Osip Fiodoroviç Kloçkov’un kendi yazdığı vodvili konuklarına okumak istemeseydi.
Adamın cebinden bir defter çıkarıp utangaç utangaç öksürerek okumaya başladığı vodvil kısacık bir şeydi, konusu da şöyleydi: Yasnosertsev adlı bir memur koşarak sahneye giriyor, karısına, müsteşar rütbesindeki amirinin az sonra evlerini onurlandıracağını söylüyor. Çalıştığı dairenin amiri müsteşar, kızları Liza’yı çok beğenmiştir. Piyes Yasnosertsev’ in general kayın babası olmanın olumlu yönleriyle ilgili konuşmasıyla sürüyor: “Sırmalı apoletler, pırıl pırıl yıldızlar taşıyan birinin yakını olmak ne hoş! Şu yalancı dünyada zurnanın son deliği olmadığını anlamak gibi var mı?” İşte böyle hayaller kuran, geleceğin general kayın babası memur, önemli konuğu karşılayacakları evlerinin kızarmış kaz koktuğunu fark ediyor ansızın ve karısını azarlıyor. Karısı da “Sana yaranılmaz zaten!” diyerek ağıdı koyveriyor. Bunun üzerine Yasnosertsev saçını başını yoluyor, daire amirini yaşlı gözlerle karşılamanın yakışık almayacağını söylüyor. “Aptal karı! Sil gözlerini! Şuna bak, nasıl da mumya gibi çirkinleştin!” diyerek bağırıyor karısına. Bunun üzerine kadın isteriye tutuluyor. Kızları Liza’ da böyle anne – babayla bir arada oturamayacağını bildirerek evden gitmek üzere giyinmeye başlıyor. Vodvil önemli konuğun eve gelince orada bir doktor, bir de polisle karşılaşmasıyla sürüyor. Doktor, karısına öfkelenen Yasnosertsev’in alnını kurşunlu sirkeyle ovmakta, polis ise toplum huzurunu bozdukları için karıkoca hakkında tutanak yazmaktadır. Liza ile evlenmek isteyen Granski adında bir hukuk doktorundan da söz edilmektedir kısa piyeste. Granski iyi bir başlangıcı temsil eden, yenilikçi, ilkeli olmanın savunucusu bir gençtir. İşte bütün vodvil buydu.
Kloçkov bir yandan okuyor, bir yandan da gülenler var mı diye göz ucuyla dinleyenleri süzüyordu. Bereket versin konuklar arada bir sıkılı yumruklarıyla ağızlarını kapatarak tuhaf tuhaf bakışıyorlardı, hepsi o kadar.
Okuma bitince Kloçkov;
– E, ne diyorsunuz? nasıl olmuş? diye sordu.
Bu soru üzerine konukların ileri gelenlerinden kır saçlı, tepesinde ay parçası gibi bir dazlağı bulunan Mitrofan Nikolayeviç Zamazurin ayağa kalktı; yaşlı gözlerle Kloçkov’ u kucakladı.
– Teşekkür ederim, iki gözüm bizleri sevince boğdun, dedi. Öyle güzel şeyler yazmışsın ki, gördüğün gibi, göz yaşlarımı tutamadım. Gel seni… bir daha kucaklayayım…
– Mükemmel! Olağanüstü! diye bağırdı Polumrakov da. Büyük bir yeteneksin sen! Gerçek bir yetenek! Sana görevini bırakıp yazmanı önereceğim. Yaz, durmadan yaz! Böyle bir yeteneği toprağa gömmek alçaklık olur!
Çoşkulu kutlamalar, kucaklamalar birbirini izledi. Rus şampanyası getirmesi için dışarıya birini gönderdiler.
Heyecandan ne yapacağını şaşıran Kloçkov pancar gibi kızararak masanın çevresinde birkaç kez döndü. Ellerini çırpıp öksürdü.
– Bendeki yeteneği haylidir seziyordum. Neredeyse çocukluğumdan beri… Edebi bir anlatım gücüm var, nükteli şeyler yazarım, on yıldır amatör tiyatrolarda dirsek çürüttüğüm için sahne sanatı nedir, anlarım. İyi bir yazar için daha ne gerekli, bilmem ki!.. Yalnızca bu alanda çalışsam, bir – iki şey daha öğrensem yazarlıkta belli bir yere varacağıma inanıyorum.
– Gerçekten, öğreneceğin fazla bir şey kalmamış, dedi Zamazurin. Doğru söylüyorsun. Yalnız şöyle bir durum var, iki gözüm. Bunu ortaya attığım için özür dilerim. Yapıtında müsteşar rütbesindeki Kleşçev fazlaca göze batıyor. Bana kalırsa dikkat etmek gerekir. Aslına bakılırsa pek önemli değil, gene de, biliyorsun, netameli bir konu, başına iş açarsın. Generalmiş, falanmış… Bırak böyle şeyleri, kardeşim! Bakarsın, bizim başkan kendi üzerine alır, üzersin ihtiyarı… Zaten kötülüğünden başka ne gördük ki! … Bırak, canı cehenneme!
Kloçkov’ u bir korku aldı.
– Doğru söze ne denir, arkadaş! Orasını değiştirelim gitsin…
İyisi mi, “Beyefendi” diyerek geçiştireyim. Ya da daha doğrusu, rütbesini belirtmeyeyim, yalnız Kleşçev kalsın.
Polumrakov;
– Şöyle bir şey daha var, diye söze karıştı. Gerçi pek önemli değil, ama bakarsın, birilerinin hoşuna gitmeyebilir. Hani şu Liza’yla evlenmek isteyen Granski var ya, bir yerde annesi babası Liza’nın onunla evlenmesine razı olmazlarsa onlara karşı koyacağını söylüyor… Bence bunda bir kötülük yok, anababaların ne zorba varlıklar olduğu herkesçe bilinir. Bununla birlikte içinde bulunduğumuz şu çağda duyarlı bir konudur, başka türlü anlatılmalı… Yoksa kabak senin başında patlayabilir.
– Evet, biraz ileri gitmişsin, diye aynı görüşe katıldı Zamazurin. O bölümü tümüyle karala. General kayın babası olmayla ilgili düşünceleri de bırak bir yana. Hoş şeyler yazmışsın, ince bir alay kokuyor. Ne yaparsın ki, böyle şeylerle alay edilmez. Bizimki de yoksul bir kızla evlendiğine göre bundan kendine pay çıkarabilir. Sen de öyle düşünmüyor musun? Alınıp kızmaz mı? Varsayalım, bir gün tiyatroya gidiyor, orada senin piyes sahnede… Hoşuna gider mi sanıyorsun? Gitmez! Nankörlük etme, ne de olsa iyiliğini gördün. Salalayev ile ikiniz yardım dileğinde bulunduğumuzda, “Kloçkov hastadır, yardım yapılacaksa ona yapılsın,” demedi mi? Unutma bunu!
Bulyakin göz kırptı.
– Hadi, hadi, saklama! Başkana dokundurduğun ortada.
– Aklımdan bile geçmedi! diye savundu kendini Kloçkov. Eğer belli bir kişiyi dokundurmak istediysem Tanrı cezamı versin!
– Bırak sen şimdi bu lafları! Bizimkinin kadın cinsine düşkünlüğü herkesçe bilinir. Yazdıklarında tam isabet var! Neyse… Şu polisle ilgili bölüm var ya, sen orasını da çıkar. Granski’yi de… Neyle uğraştığı, ne tür numaralar çevirdiği anlaşılmayan bir kahraman seçmişsin… Piyesinde bu genci kınasın, neyse, tam tersine, destek veriyorsun. Belki iyi bir insandır, ona bir diyeceğim yok. Gene de… Akla her şey gelebilir.
– Peki, şu Yasnosertsev’ in kim olduğunu hiç düşündünüz mü? Bizim Yenyakin’in ta kendisi! Azizim Kloçkov, düpedüz onu ima ettiğin ortada. Rütbesi aynı rütbe, karısıyla durmadan kavga ediyor, yetişkin bir kızları var. Tıpatıp aynı… Teşekkürler, dostum. Alçağın foyasını açığa vurmuşsun. Kendini ne sanıyor o herif?
Zamzurin içini çekti.
– Diyelim, Yenakin’i tefe koydun. Pis dürzünün biridir zaten. Ama seni evine çağırmaz mı fırsat buldukça? Bildiğim kadarıyla sizin Hastuşa’nın da vaftiz babasıymış. İyi yapmışsın, Osip. Çıkar onu vodvilden. Bana kalırsa bu işlerle hiç uğraşma sen. Doğru söylüyorum. Bir sürü dedikodu yayılacak şimdi. Sonunda pişman olursun.
Polumrakov da onu onayladı.
– Dediği doğru. Seninkisi işgüzarlık. Sonunda başına öyle bir iş açılır ki, altından kalkamazsın. Boşuna çabalıyorsun. Sana göre iş değil vodvil yazmak. Grogol’e, Krılov’a özenmek istemişsin. Herkesin harcı değil. Onlar gerçekten bu işin eğitimini görmüşlerdi, peki, senin öğrenimin ne? Onların yanında ufacık bir solucansın. Seni sinek gibi eziverirler bu insanlar. Boş ver piyesle miyesle uğraşmayı, arkadaş! Bizimkinin kulağına ulaşmadan unut yazdıklarını.
– Yırt piyesi! diye fısıldadı Bulyagin. Aramızdan dışarıya laf sızmaz. Eğer bir soran olursa senin bir şeyler okuduğunu, ama ne olduğunu anlamadığımızı söyleriz.
Zamazurin de;
– Böyle şeyler başkasına söylenir mi? dedi. Ağzımız sıkıdır bizim. Ama sorarlarsa onu bir şey diyemem. Yalanla yakamızı sıyıramayız. Her koyun kendi bacağından asılır. Başkası bir sürü pislik yapsın, hesabını bizden sorsunlar. En çok korktuğum budur. Hastasın diye sana ellerini sürmezler, ceremesini biz çekeriz. Aman, benden uzak dursun!
– Baylar, sesinizi yükseltmeyin! birileri geliyor galiba. Sakla elindekini, Kloçkov!
Zavallı Kloçkov defteri sakladı, ensesini kaşıyarak düşüncelere daldı.
– Haklısınız, dedi içini çekerek. Bir sürü dedikodu çıkaracaklar, herkes kendine göre yorum yapacak. Belki de yazdığın şu kısa vodvilde bizim göremediğimiz daha neler bulurlar! Yırtayım gitsin, en iyisi. Siz de, dostlarım, bundan kimseye söz etmeyin!
O zamana kadar ısmarlanan Rus şampanyası gelmişti. Konuklar birer kadeh içerek evlerine dağıldılar.
Rusçadan çeviren: Mehmet Özgül

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder