8 Mayıs 2017 Pazartesi

deniz, adem yazıcı

                                 



Güz tek hecelik bir kelime kattı şiire, surları aştık, tufandan yırttık deniz
Kamburları sevdik, göllere kayıklar indirdik, yeraltı camilerine açıldık deniz

Bir dostum Türkçenin göklerinde, biriyse naat yazacak yaşa ermedi
Ben kaç kulaçtan sonra yüzme öğrendim sularda bilmem ki deniz

Her çeşit günaha tanık oldum, parayı sikke yapmadım, küpleri kırdım
Ben doğduğumda hem Ebubekir yoktu,  Osman sustu, Yunus konuştu deniz

Kardeşlerimi daha görmedim halbuki, arkadaşların senin yanında idi
Göynüme bir sıkıntı yapıştı kaldı, Türküler duydum önce, baygındım deniz

Yeryüzüne dağılmış af sesleri ,inlemeler,kulağımda çanlar çalıyor
40 yaşındayım hava parçalı bulutlu, yağmur yağacak belki deniz

Senin evine yönelip, bütün olumsuzluklara set çekip, tor atıp nehirlere
Benden uzak bana yakın tuzlu gök, buharlaştı  içimde boydan boya ,deniz  

Bir çerağ, önümüze püskürtülen sis, gözümden ırak  mavi sular
Ruhumuz rumca yükleri sırtlayan balıklara hayat veren deniz

Bir el var, karla kaplı sibirya soğuklarında üşümeyen dağ gibi
Şöyle sözler böyle sözler, ateşlere övgüler içinde yangın, deniz


Limon kokuları  aldığı cesaretle kayboldu, karışık işler yüzünden hep
Yol, gittikçe yol, ada erkenden göründü, senin gibi ağlayacak deniz

Alesta kayanın kovuğundan ışık bulur da gelir  bir çürüme başlamış
Her gün eriyen buzdan heykeller,  ırmaklara yalvaran süraka deniz

Kuyudan gözlerimi al, çıkrığın sesini bastır, urganlara sır üfle hemen
Bilirim her gece boynuna ağrılar saplayan, yıldızları üstüne örten deniz

Gece yürüyüşüne çıkıp bir çeşmeye varan mehtap, şimdi cennet- i mualla
Toprağı yırtıp çıkan her sürgün bir gün hannane olacak mı sandın deniz

Pruvadan neler görülür;  palmiyeler, kumdan fışkıran güneş, çatlayan yaprak
Bumbaya yaslanıp da şimdi, salladıkça rüyamı gerçek yapan  car, kusva deniz 

Uyanıp göremem, uyurum göremem, seher olur kalkarım, göremem
Gökdelen kapatır önümü, şehre gücüm yetmez, sende boğulurum deniz

Benim sakalıma beyaz harfler yürüdüğünden beri  tuşlara acılar çektiriyor
Şimdi hangi şerefli  saç arkadan bağlanır, gemileri yürütür,  hayf olur deniz

Şaşkınım en siyah gelincikleri kalbimdeki  tarlalardan toplamak istedim  
Veysel’e koş dedim, şiirimi  7 askıya al dedim, pervanemi köpürt dedim deniz

Muhasser vadisinde benim kılıcım eskimedi ,körelmedi ,yırtılmadı, yanmadı
Gümüşsuyu’ndan aşağı koşarak gittim,Boğaz’ın sularına karıştım yine yandım deniz

Hangi gazvede tenine yapışan kum tanesi  varsa   o olaydım ben de
Yesrip’te evinin taşlarına karışan kil çıkaraydım içimden, kum salaydım deniz

Faça etmeden,  fener görmeden, farşa basmadan senden can çektim ağımla
Gırcala aldım, gel -gitlere  aldırmadım sende her katreyi içtim Hicaz dedim deniz

Çenemin kasları açılsın fuzuli sözlerden uzaklaşayım artık kağıtları tutuşturayım
Tabiata nam salayım en görkemli  canlıları büyüteyim hem de ıslah olayım deniz


Karabatak 31, Mart 2017



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder