1 Kasım 2016 Salı

burun, fayton ve kaput’a önsöz, erol güney-orhan veli kanık.



Burada tercümesini verdiğimiz “Burun”, “Fayton”, “Kaput”, Gogol’ün Petersburg Hikâyeleri’nin en güzelleridir, dehasının vasıflarını en iyi şekilde gösterirler.

Gogol, 1833’te “Burun”u yazmaya başladı. 1835’te ilk şeklini vererek bitirdikten sonra Moskovski Nablüdatel dergisine gönderdi ise de derginin müdürü, hikâyeyi bayağı bulduğu için geri verdi. Ama bu hikâyenin sanat güzelliğini, hiciv değerini hemen anlıyan Puşkin, 1826’da, idare ettiği Savremennik dergisinde “Burun”u yayımladı. Ayrıca şöyle bir not koydu: “N. V. Gogol uzun zaman bu lâtifenin basılmasına razı olmadı; ama biz, bu hikâyede o kadar şaşırtıcı, akla sığmaz, neşeli, orijinal şeyler bulduk ki müsveddenin bize verdiği zevkı okuyucularımızla paylamaya razı olması için kendisini güçbelâ kandırabildik.”

1835’te yazılmış olan “Fayton”un ana fikri hayattan alınmıştır. Gogol’ün Viergorski adlı dalgınlığı ile meşhur bir tanıdığı varmış. Bir gün Petersburg’daki bütün diplomatları ziyafete çağırmış, ama gün ziyafeti unutarak kulübe yemeğe gitmiş, geç vakit, evine döndüğü zaman ziyafeti hatırlamış. Ertesi gün özür dilemek için bir gün önce resmî üniformalariyle evine gelmiş olan yüksek misafirlerini birer birer ziyaret etmiş. Herkes bu adamı sevdiği, dalgınlığını bildiği için onu hoş görmüşler. Yalnız Bavyera Elçisi kendisi ile her türlü münasebetlerini kesmiş. Puşkin, “Fayton”u okuduktan sonra Pletnev’e yazdığı mektupta “Gogol’e hikâyesi için çok teşekkür ettiğimi bildirin” demiştir. Hikâye 1826’da Savremennik dergisinde basıldı. Bu hikâyeye büyük tenkidci Belinski de büyük bir kıymet vermiş ve demiştir ki: “‘Fayton’ bir lâtife, ama ustaca yazılmış bir lâtifedir. Bu hikâyede Gogol’ün içinde yaşadığı topluluğun bütün özelliklerini, inceliklerini görme kabiliyeti, olduğu gibi meydana çıkıyor. Bu gibi incelikleri her insan, her dakika yanında görür ama, bunları ancak Gogol meydana çıkarabilir.”

Gogol’ün “Kaput”u, konu, teknik, hiciv bakımından en önemli hikâyesidir. Hikâyeci burada Eski Rusya’nın cahilliğine, adaletsizliğine karşı duyduğu nefreti bütün kuvvetiyle belirtmektedir. Akakiy Akakiyeviç’in trajedisi, on dokuzuncu yüzyıl Rus adamının, bütün küçük insanların trajedisidir. Belinski haklı olarak Gogol’e “gündelik hayatın şairi” demiştir. Fakat Gogol, “Kaput”ta yalnız gündelik hayatın şairi olarak değil, küçük insanların, küçük hayatların şairi olarak da kendini gösterir.

Gogol’ün bir çağdaşı olan P. V. Annenkov, bu hikâyedeki ana fikrin nasıl doğduğunu anlatır: “Bir gün Gogol’ün yanında ava çok meraklı zavallı bir memurun hikâyesi anlatıldı. Bu memur, bin bir sıkıntı ile biriktirdiği 200 ruble ile güzel bir av tüfeği aldı. Yeni tüfeği ile ilk ava çıkdığı gün bir sandala bindi. Ama tüfek nasılsa suya düşüverdi. Memur evine döndü, yatağa düştü. Şiddetli bir humma içinde günlerce yattı. Ancak arkadaşları, aralarında para toplıyarak ona yeni bir tüfek aldıkları zaman iyileşip yataktan kalktı. Bu hikâyeyi dinliyenlerin hepsi kahkahalarla güldüler. Yalnız Gogol gülmedi. Uzun zaman düşünceli kaldı. ‘Kaput’un ilk fikri işte o gün doğmuştu. Bu hikâye 1834’te anlatılmıştı. Gogol bunun üzerinde çok çalıştı, aradan sekiz yıl geçtikten sonra ‘Kaput’ çıktı.”

1842’de ilk çıktığı zaman kişizadeler hikâyeyi iyi karşılamadılar. O zaman, büyük bir memur olan Kont Strogov, şöyle demişti: “Şu Gogol’ün ‘Kaput’u ne korkunç hikâye. Bu köprüedeki hayalet, hepimizin kaputlarımızı sırtımızdan çıkarır. Bu hikâyeyi okurken artık halimi siz düşünün.” Buna karşılık hikâye, yenilik istiyenler arasında büyük bir ilgi ve heyecan uyandırdı. Rus edebiyatının asıl karakterini meydana getiren o küçük insanlara beslenen sevgi, cemiyetin meydana getirdiği o boş, saçma adamlara karşı duyulan merhamet, ilk defa bu hikâyede görülür.
“Kaput”un Dostoyevski, Tolstoy, Çehov üzerinde büyük tesirleri olmuştur.

[Üç Hikâye, Gogol, çev. Erol Güney - Orhan Veli Kanık, M.E.B., 116 s., 1945 içinde s. I
X-X.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder