Yeryüzünün sahibinin adını anarak çoğalıyor
Azami kırk gün yürüsün bu çağla renginde zamanla
Koysun gördüklerini belleğin simsiyah köşesine
Koşsun kendi rüzgarını geçen atların ülkesine
Bin nefes versin ayrılmadan gündüzle gece
İçinde birliği yaşatan yapraklarını emerek
Sallanan saçlarında damıtsın ıslak hevesleri burkarak
Kessin tepelerden inerken şehrin aynasına çarpıp
Çakal seslerine demir seslerine su seslerine karışarak
Toparlan tırtıl kollarımdan karıncalar göçüyor sana
Bin ah işitip öyle varacak yanına kelebek kanatlar
Al beni kıskandır doğmamış çocukları sütlü otları
Çarp bir cin yüzü gibi musallat aynalara
Uzak böceklerin iplerinden doku
İlmek at geç yavaş yavaş konuşmasına insanlığın
Kireç beyazı alnına hastaların ulaşsın
Yansın su demlenen çay kaşığında kiremit
Kaldırımda kadın kaldırımda erkek kaldırımda yılgınlık
Canın beyaz demiştin unutuşun kara
Ciltli kitaplar domino taşları kazıyor aklını
Zencefil kokusuyla baygınsın nasılsa
Dünya döndükçe uzasın tırtılın yolu
Sürsün kem gözlerden ırağa aynı anda
Hürlüğün dört duvar arasında yanan kağıtla
Durmadan sabır damlar çeşmelerden sarnıçlardan yüzümüzden
Bilmeden söz söylesem tırtıl yürür tırnaklarımdan içeriye
Bir daha boyana boyana pörsür şehir
Sen tırtıl gibi başkalaştın kurt
Eğlen ve çiziklerinden cumaları ayır
Topla kendini, yürü çarşılara
Ömrünü uzatamayan bir kelebek olmaya
Bu kısa pantolonlu çocuklar bu tene çakılan güneş
Ayıp şeylerden kızaran yüz ve büyükse tırtıl
Namlularını çevirsin vakitsiz derinlerden
Taşrada kaşlar dağların omzunda küllerin altında seni kim harlasın
Tırtıl kendini toplayıp bıraksın aklığa
Bir odanın kapısı çarpıyor diğer tarafa geçiyorsun
Birdenbire her şey kaşla göz arasında
Adem YAZICI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder