27 Nisan 2012 Cuma

kalbin emirleri



    Bizde gizlenmiş bir Allah sesi var; ona kalp diyoruz. Onun yapısı ar­zu ve haset olan etle, zulüm ve kuvvet olan kemikden başkadır. Onla­ra büsbütün yabancı olan kalp, çok kere aşk ve hayranlıkdır. Her adımda acılara ulaştırdığı için hayata dost olur. Bunca acının da yetmediğini, elemin elem doğurmasından sarhoş olduğunu söyler. Bazan da o merhamettir. Aklın nefretle nisyana attığını, unutarak bir köşe­sinde kararttığını her yad edişte eriyen kalp değil midir? Geçmişte ya­şanan elemlerle aziz ve rahim olan da kalp değil midir? Akın dıştan tanıyanı içsel kaynaşma yaparak tanıyanla tanınanı aynı ışıkda birleş­tiren de kalpdir. Pascal'ın dediği gibi, "kalbin öyle akılları var ki akıl onlardan hiç habersizdir." Filhakika kalp ile tanıdıklarımızdan çoğu kere aklın haberi olmuyor. Akıl daha başlanglıçta iken, kalp işini biti­riyor bile. Akıl bekliyor ki duyumlar alınsın, deliller toplansın, öncül­lerden sonuç çıkarılın. Tenkid harekete geçsin; tercihler yapılsın; gerçekle zaruretin üzerinde durulsun. Kalp ise içten bir temas ve bir işaretle çokdan bu mesafeyi aşmıştır. Kalbi anlamayan zavallıların hayrette kaldığı bu yetinin, sonsuzluğa uçuran ilham kanadı olduğunu niceleri söylememiş mi? O bizde ilahi lutf olan sezgi kuvvetidir. Kalp, dostluğun tükenmek bilmez kaynağıdır. Verdikçe verme ihtisa­sını artırır, sevdikçe sevme iştiyakını taşırır. Kalp, sonu olmayan gençliktir; korku bilmeyen ölümsüzlüktür. Korkusuz yaratıldığı için onun kini ve kıskançlığı da yoktur. Sonsuzlukda yaşadığından fani hazları ve ezici istekleri tanımaz. Mukaddesatın kaynağı kalpdir ve ancak bir kalp huzurunda hürmet duyulur. Tövbe, aklın sapkınlıklarından kurtularak kalbe sığınmaktır. İbadet, kendi kalbine çevrilmek­tir; bedenin ve bütün isteklerin kalbe dolmasıdır. Kalp ile yapılmayan ibadet, faydasız bir yorgunluktur; belki bir alışkanlık ve kor bir itaat­tir. Allaha açılan kapı, kalbin kapısıdır. Kalpler, Allahın göründüğü yerdir. Kalp, gerçek imanın yoludur. Kalp ile günah işlenmez. Din ilmi, kalp ilmidir. Taasup, kalbe garazkarlıktır; onun başladığı yerde din biter. Kalp ile okunmayan Kur'an’dan kim ne anladı? Kur'an’da, sonsuzluğu dolduran kalbi bulmayan, büyük Kitab’ı hiç anlamamıştır. Cenneti, fani isteklerden sıyrılmış saf kalpde aramayıp da bazı beden hareketlerinin karşılığı olarak satın almaya hazırlananlar, hiylekar bezirganlara benzerler. Onlar, kalpdeki cennet neşvesini hiç bir za­man tatmayacaklardır. Taassup sahipleri gibi, bütün ömrünü kalbin­den habersiz geçiren hüner ve zeka adamları yok mu? İşte onlar, kan­ları donmuş, kaskatı kesilmiş ölü ruhlardır. Kalbin keşifleri, aklın bu­luşları gibi dört basamaklı ve sınırlı değildir; onun namütenahi dere­celeri vardır. Her şeyden şüphe edilir, kalpden şüphe edilmez. Herşeyi kırmak caiz olur, kalbi kırmak cinayettir. Fetihlerin en güzeli, kalple­rin fethidir. Rousseau tabiatta kendi kalbini buluyordu. Ne mutlu kal­bini bütün alem yapanlara! Son nefesine kadar kalbini aklın şerlerin­den koruyabilen insan, insanların en bahtiyarıdır. İnsanın asıl hüneri, kalbini kullanabilmektir; kalbin emirlerine uymasını bilmektir. Dün­ya, kalbin emirlerine asi şeytanlarla doludur. Bu şeytanların işareti sa­na akılsızlık gibi geliyor. Bu ise senin zaif oluşundandır. Siyaset de­nilen, dostluğa karşı kullanılan zeka, kalblerin katledilmesinden başka bir şey midir? Kurnazın  kazandığı fani bir nesne, kaybı ise kalbin ku­cakladığı bütün bir kainattır. Kalpsizlikle elde edilen kazanç, kayıpların  telafi edilmez olanıdır. Kurnaz ne bilir neyi kaybettiğini.

   Kalbin, insanlardan çektiği bunca çilelere rağmen insan oğluna hiz­metten usanmayışının hikmetine şaşacaksın belki. Bu insan sürüsünün sefaleti içinde hiçe eşit değersizliğini bildiği halde onun, başı yere eğik, küçülmüş halini alçalış sanma sakın. O bilir ki hayâ hikmetle beraberdir; hizmetse kalbin en büyük emridir. Kalbin akıl almaz fedakârlığına ne isim vereceksin? Nefsine ait korkularınla başkalarına çevrilen zaafların seni şaşırtmaya yeter. Açlarla sefillerin yanında olmanın sevincini sen ne bilirsin? Kalbin dilinden anlarsan onu murada ermiş bir kalbe sor. Kalp dilinden anlamayanlarla bütün bir ömür bo­şuna konuştun. Bu insanlar arasında beni bunalmış görürsen, onda kalp sözü duymadığındandır. Bilgi kalbe diken olduktan soma, di­kenden sakınan gül olmak daha iyi idi. Vay güllerle, ağaçlarla, kurt­larla, kuşlarla konuşamayanların haline! Rüzgârların, derelerin ve dağların dilinden anlamayan, cehennemi uzak bir akıbette aramasın sakın. Kalbin emirleri bir zorbadan, bir zenginden, bir hasetten alınır mı sanırsın? Onun emirleri nazenin bir ağaçlan, hıçkıran bir kuştan, ağlayan bir dereden alınır.

Nurettin Topçu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder