Bizde gizlenmiş bir Allah sesi var; ona
kalp diyoruz. Onun yapısı arzu ve haset olan etle, zulüm ve kuvvet olan
kemikden başkadır. Onlara büsbütün yabancı olan kalp, çok kere aşk ve hayranlıkdır.
Her adımda acılara ulaştırdığı için hayata dost olur. Bunca acının da yetmediğini,
elemin elem doğurmasından sarhoş olduğunu söyler. Bazan da o merhamettir. Aklın
nefretle nisyana attığını, unutarak bir köşesinde kararttığını her yad edişte
eriyen kalp değil midir? Geçmişte yaşanan elemlerle aziz ve rahim olan da kalp
değil midir? Akın dıştan tanıyanı içsel kaynaşma yaparak tanıyanla tanınanı
aynı ışıkda birleştiren de kalpdir. Pascal'ın dediği gibi, "kalbin öyle
akılları var ki akıl onlardan hiç habersizdir." Filhakika kalp ile tanıdıklarımızdan
çoğu kere aklın haberi olmuyor. Akıl daha başlanglıçta iken, kalp işini bitiriyor
bile. Akıl bekliyor ki duyumlar alınsın, deliller toplansın, öncüllerden sonuç
çıkarılın. Tenkid harekete geçsin; tercihler yapılsın; gerçekle zaruretin üzerinde
durulsun. Kalp ise içten bir temas ve bir işaretle çokdan bu mesafeyi aşmıştır.
Kalbi anlamayan zavallıların hayrette kaldığı bu yetinin, sonsuzluğa uçuran
ilham kanadı olduğunu niceleri söylememiş mi? O bizde ilahi lutf olan sezgi
kuvvetidir. Kalp, dostluğun tükenmek bilmez kaynağıdır. Verdikçe verme ihtisasını
artırır, sevdikçe sevme iştiyakını taşırır. Kalp, sonu olmayan gençliktir;
korku bilmeyen ölümsüzlüktür. Korkusuz yaratıldığı için onun kini ve kıskançlığı
da yoktur. Sonsuzlukda yaşadığından fani hazları ve ezici istekleri tanımaz.
Mukaddesatın kaynağı kalpdir ve ancak bir kalp huzurunda hürmet duyulur. Tövbe,
aklın sapkınlıklarından kurtularak kalbe sığınmaktır. İbadet, kendi kalbine çevrilmektir;
bedenin ve bütün isteklerin kalbe dolmasıdır. Kalp ile yapılmayan ibadet,
faydasız bir yorgunluktur; belki bir alışkanlık ve kor bir itaattir. Allaha açılan
kapı, kalbin kapısıdır. Kalpler, Allahın göründüğü yerdir. Kalp, gerçek imanın
yoludur. Kalp ile günah işlenmez. Din ilmi, kalp ilmidir. Taasup, kalbe garazkarlıktır;
onun başladığı yerde din biter. Kalp ile okunmayan Kur'an’dan kim ne anladı?
Kur'an’da, sonsuzluğu dolduran kalbi bulmayan, büyük Kitab’ı hiç anlamamıştır.
Cenneti, fani isteklerden sıyrılmış saf kalpde aramayıp da bazı beden
hareketlerinin karşılığı olarak satın almaya hazırlananlar, hiylekar bezirganlara
benzerler. Onlar, kalpdeki cennet neşvesini hiç bir zaman tatmayacaklardır.
Taassup sahipleri gibi, bütün ömrünü kalbinden habersiz geçiren hüner ve zeka adamları
yok mu? İşte onlar, kanları donmuş, kaskatı kesilmiş ölü ruhlardır. Kalbin keşifleri,
aklın buluşları gibi dört basamaklı ve sınırlı değildir; onun namütenahi dereceleri
vardır. Her şeyden şüphe edilir, kalpden şüphe edilmez. Herşeyi kırmak caiz olur,
kalbi kırmak cinayettir. Fetihlerin en güzeli, kalplerin fethidir. Rousseau
tabiatta kendi kalbini buluyordu. Ne mutlu kalbini bütün alem yapanlara! Son
nefesine kadar kalbini aklın şerlerinden koruyabilen insan, insanların en
bahtiyarıdır. İnsanın asıl hüneri, kalbini kullanabilmektir; kalbin emirlerine
uymasını bilmektir. Dünya, kalbin emirlerine asi şeytanlarla doludur. Bu şeytanların
işareti sana akılsızlık gibi geliyor. Bu ise senin zaif oluşundandır. Siyaset
denilen, dostluğa karşı kullanılan zeka, kalblerin katledilmesinden başka bir şey
midir? Kurnazın kazandığı fani bir
nesne, kaybı ise kalbin kucakladığı bütün bir kainattır. Kalpsizlikle elde
edilen kazanç, kayıpların telafi edilmez
olanıdır. Kurnaz ne bilir neyi kaybettiğini.
Kalbin,
insanlardan çektiği bunca çilelere rağmen insan oğluna hizmetten usanmayışının
hikmetine şaşacaksın belki. Bu insan sürüsünün sefaleti içinde hiçe eşit değersizliğini
bildiği halde onun, başı yere eğik, küçülmüş halini alçalış sanma sakın. O
bilir ki hayâ hikmetle beraberdir; hizmetse kalbin en büyük emridir. Kalbin akıl
almaz fedakârlığına ne isim vereceksin? Nefsine ait korkularınla başkalarına çevrilen
zaafların seni şaşırtmaya yeter. Açlarla sefillerin yanında olmanın sevincini
sen ne bilirsin? Kalbin dilinden anlarsan onu murada ermiş bir kalbe sor. Kalp
dilinden anlamayanlarla bütün bir ömür boşuna konuştun. Bu insanlar arasında
beni bunalmış görürsen, onda kalp sözü duymadığındandır. Bilgi kalbe diken
olduktan soma, dikenden sakınan gül olmak daha iyi idi. Vay güllerle, ağaçlarla,
kurtlarla, kuşlarla konuşamayanların haline! Rüzgârların, derelerin ve dağların
dilinden anlamayan, cehennemi uzak bir akıbette aramasın sakın. Kalbin emirleri
bir zorbadan, bir zenginden, bir hasetten alınır mı sanırsın? Onun emirleri
nazenin bir ağaçlan, hıçkıran bir kuştan, ağlayan bir dereden alınır.
Nurettin
Topçu