ben deniz konuşmak istiyorum
yokluğunun içinde oturuyorum
kızıyım İbrahimin beş kez değişti nüfus kimliğim
hayaletlerden korkmam  
zaman derler, -her şeyi değiştirir
her şey bellidir, sıralı ve isimli 
bir ayak sesi yok
sehpanın tıkırtısı
rüzgâr hışırdıyor hızlanacak belli
insanlar evlerine
evlerden mezarlara çekildi
-tekmelenen bir iskemle
nedir onu kötü yapan, ölümü.
bir daha olmayacak! hiçbir şey –dokunduğunuz
kalmayacak 
dileklerim sende gerçekleşmeyecek
gerçekleşecek
bir dilek 
varsa indimde solacak 
soluyan kabarıp şişen bir damarın yırtılma arzusuyum 
kendinde olmayanı verebilir misin ki bana
ellerine değmiş bir kitaba dokunmak
memnundum bu tuzağa düşmekten
tam saatinde ordayım 
gelmeyişini beklerken, şu başıma geleni 
anlamak, Ankara’dan uzakta, belki kendimi yeniden 
meydandaki pet şişede –son deniz 
harabede kalmadı izin –telemdeki ad 
taşlar yadsıyınca seni idamını istiyorum bir gülün
konusuz uzun konuşmalarda avlanan kalbimin üstüne yatarak
şimdi duracak 
şimdi duracak 
şimdi duracak! 
düzenli aralıklarla kasılarak
onun savaş tutsağı olmayı diledim 
oynamıyorum peki, ateş var, 
ateşten bir topu kucaklıyorum şimdi
sessizce gidebildiğinde büyüyen bir top
yeisle besleniyor 
sarılmayı ve sarıldıkça başa bela baş başa  
o iç çağrısını bir uzvun hangi parça hangi raslantı
bir kakül mü düşmüş alnına
şiirden bir ok mu saplamıştı alnın çatına
hadi iktifa edelim. Yemini ve suyunu 
ihmal etmeyeceğin
omuzcuğunda bir kuş 
kımıldamama emrini almışım ya
koltuktan koltuğa uçmuyorum
kendimi bildim, bilmeden her sözcükten 
çekilebilir bir harf, asarak bir harfi bir darağacına 
tutarak çekerek uzatarak 
hiçbir şeyi üstüme almamaya 
bir harfi vurgulamaksızın tek harfle yola 
uzağa –bir harfin attığı uzağa –benden uzak kal’a 
bugün günlerden yine cuma ve temmuz bitecek 
bugün üstüme almamaya bir karar verdim 
suçu da seni de üstüme almadan 
seni bir kez üstümde görmeden ölmeye yeter sendinsizliğim
peki ateşte nasıl serinleyeceksin
senin ilacın açık denizde 
ateşten kapladılar onu gömleğini kestiler biçtiler 
“korkma” dediler sana, korkma, terzisi  
gömleksiz bir yaka giydirmiş 
-yakasız bir gömlek bile varmış zamanında
lila bir blumarine xl pk. 100’e yolladın
gömleğini düzenli ilikler kıyıya iner sigara yakar 
bir tabureye oturup denize bakar 
sarı sayfaları okur denize bakar
bir yüzyılı alıp sırtına 
yavaşça yürür kıyıdan 
ıslanmasın paçaları diye denizden –deniz suçludur bir parça 
adama sıçramasın –adam 
yüzyılı benimle açar benimle kapar
ah deniz –sıçramadan çok önce 
kalu belada vermişim adını –ki
gördüğümde, hemen tanıdım
gar henüz yanmamıştı 
kış gelmemiş oyun bitmemiş ümit vardı
bu onun saçı ta kendisi, bu arkada kalanın detaylarla oyalanışı
dokunduğun bir zarfı kucaklayışım 
bir deste iskambil kağıdından medet umarak 
uyanmakta zorlandığım ateşli gecelerden gerçek bir ateşten 
alnımda toplanan hastalıklı ateşten 
toprakta biriken ölüden can çekişmelerde 
çekişme! -işte kuvvetli bir şey o 
-ancak korkak olmayan bir dost 
kafayı gövdeden ayırabilir-
bir kılıçla
korkak olmayan bir sevgili 
kafayı gövdeyle karıştırabilir
can çıkarken dışarı kaçan o şeyden 
memelerde başlayıp karında biten kader çizgisinden 
bir kaya hani şiirsel bir formda incirle filan delinirken hızlı çekim
kimdi tanık olan bunlara?
tanrı bana özenirken 
suyumu verirken 
sana eğilimimi yaratırken bin küsur senede
uyumu, yavaşça ısınmayı bir erkeğe –sana öğrenirken ben 
düzenli aralıklarla kasılarak
duyuyorum anahtar dönüyor kilitte 
burada yavaşça irkilip birbirimize bakmalıyız 
ne yapmalıyız sevgilim ne –işte sevgiliyiz
benim kaynamaz kırıklarım var
bir taşı kaldırıp başka taşı koyabilmediğim 
kurtarma amaçlı düğümlerim var benim
paslı halatlar kolay açılmaz
-konuş benle
HAYRİYE ÜNAL 

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder