29 Ağustos 2024 Perşembe

ne tuhaf



Ne tuhaf ömrümün sonuna kadar
Kelimelerle yaşamam.
Ağaçtan çok ağaç sözünü
Denizden çok deniz sözünü
Sevmem.
Halbuki bir sabah erken uyanınca
Balkona çıkmak da güzel.

Sabahattin Kudret Aksal

28 Ağustos 2024 Çarşamba

albatros

                                                           



Sık sık, eğlenmek için, acımasız tayfalar
Yakalar kanadından bu deniz kuşlarını,
Ürkütücü sularda gemileri izleyen
Yolcuların yıllardır dost arkadaşlarını.

Gökten inen tasasız, bu utangaç krallar
Güvertelerin üstüne kondukları zaman
Geniş kanatlarını sofuca bırakırlar,
Yorgun kürekler gibi sular üstünde kayan.

Sen ey kanatlı yolcu, bir zaman ne güzeldin !
Bak gaganı dürtüyor hoyrat tayfanın biri,
Ya öteki, bilir mi bu hale nasıl geldin,
Topallayıp öykünüyor uçtuğun günleri.

Ozan, ey bulutlardan toprağa sürgün ece,
Oklara göğüs geren, dostu fırtınaların,
Yuhlarlar yeryüzünde, seni de, gündüz gece
Uçmana engel olur, ağır dev kanatların.


Charles Baudelaire

19 Ağustos 2024 Pazartesi

YÜRÜMEK

                                     

 “ LAMBALARA ÇARPIP SERSEMLEYEN BÖCEKLER GİBİ DE HİSSETTİĞİM OLUYOR KENDİMİ → ŞU ANDA → GÖZ GÖZE GELDİĞİMDE: KUDÜS’LE.

FİLİSTİNLİ KARDEŞİM!
FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİM!
BU FOTOĞRAFIN HER MİLİMETRE KARESİNDE VARSINIZ.
SABRIN GÜDÜLEDİĞİ ŞEYİN VARACAĞI SON NOKTA DEVRİM.
DIŞARIYA KAR YAĞIYOR: “ PAROLA NEDİR BUGÜN?”

Nuri Pakdil


......

Kulaklarımıza şu cümleleri akıtacağım. Ama önce bu cümleleri duyabilmek için geri çekilmemiz gerekiyor. Dünyanın yaratılmasından önceki sessizliğe ermeye niyet etmemiz gerekiyor. Bu geri çekilişin içini tercih edilmiş bir yalnızlık tohumuyla güzelleştirmek gerekiyor. Sert bir bilincin her nesneyi bir düşünce zerresi halinde ruhumuza saldırtması gerekiyor. Korkmak ve düşünmek gerekiyor sonra. Bu sözden öte, bir adama bu sözleri söyleten o sıkışmış ve patlamaya hazır zihnin hücrelerini düşünemesek bile hayal etmeye çalışmak gerekiyor. Çünkü kimse kimseyle henüz tanışmamıştır. Tanışmayacağız da!

Aklın ve deliliğin ötesinde bir yerde
Bırakınız cümleyi, kelimeyi, harflere nüfus etmenin gözü pekliği.
Savaşçı. Kendiyle ve dünyayla ve edebiyatla kıran kırana savaşan…
Ve şunu haykırıyor ATEŞ HATTINDA HARF MÜFREZELERİNDE:

“ KONUŞ BİZİMLE!
BİR PANKART AÇ GÖKYÜZÜNDE!
BELALARI TARTMA YETENEĞİNİ ÇOKÇA DOLDUR GÖMLEĞİMİN CEBİNE, ARKADAŞIM GECE!”

....

16 Ağustos 2024 Cuma

ayşenur

 


ellerim az robespierre ellerinden geçtim

sütnine mısır kavuruyordu sobada

dökülmüş saçlarıydı yanıyor sandık

birdenbire uyanmış görmemişti beybabamı

çünkü bahriyeli saçı var yıldızlardan uyanmış

giyerdi bir upuzun entari eski aşkları yazardı

masmavi bir göğe her gün yeniden uyanırdı


gök maviydi camilerin kutru kısa

ve her cuma nedense giyilmiş donları askıda

bir torun birkaç tane torba ederdi bunu bilirdik

arapça seni seviyorum nasıl yazılırdı

cuma sarnıçlarda gezinir cuma esrik yaşayamazdı


üflüyorum bir daha üflüyorum yangın çıkıyor karşıki evde

bunu ayşenura söylüyorum gülüyor kahkahalarla

ilk kez tanıyorum aslında denizlerden geçiyorum onunla

boğulacak mıyım küpeşteme tutunacak mı boğularak mı ölecek

bilmiyorum bildiğim bir sevgi filizlenirse giderek

ayşenurun dudak izleri kanardı resmigeçitlerimde bilmeyerek


aşk yazdım donanmamı geçirdim sularından

piyade okulu ah! şimdi tonlarca savaşa hazır

aşk yazdım pantolonlu buluta benzedim giderek

sordum seni sahi şubat denizlerinde giriyor muydun denize


Levent Sunal




10 Ağustos 2024 Cumartesi

annem

 


Fincanı aldı iki elinin arasına
Bir pazar günü akşamüstü
Dudaklarında hafif bir gülümseme
Öylece oturup kaldı alacakaranlıkta –

Getirdi küçük bir tencereyle
Akşam yemeğini beylerin evinden,
Yattık ve ben düşündüm beylerin
Büyük bir tencereyle yiyeceklerini –

Annemdi, ufak tefek, öldü erkenden,
Erken ölür çamaşırcı kadınlar çünkü,
Titrer ayakları taşıdıkları yükten
Ve ağrır ütü yapmaktan başları –

Dağ isterse işte çamaşırlar
Sinirlerini dinlendirmek için bulutlarla
İşte buhar ve hava değiştirmek isterse
Çamaşırcı kadın için işte çatı –

Görüyorum onu, elinde ütüyle kalakaldı.
İnceydi vücudu kırılacak kadar
Daha da ince oldu kırınca sermaye –
Çalıştırın kafanızı emekçiler –

Boynu kıvrıldı çamaşır yıkamaktan,
Bilemedim ne kadar genç olduğunu,
Temiz önlükler kuşanırdı düşlerinde
Selâmlardı onu postacı o zaman.

Attila Jozsef

mütercim: kemal özer

anne

                                                       


Bütün bir hafta, aralıksız
Annemin görüntüsü geçti gözlerimden
Kolunda ağır çamaşır sepeti
Çatı katına tırmanırken

Ve ben yaramaz, delişmen çocuk
Bağırır, tepinirdim yerimde
Bıraksın da koca sepeti
Çatıya beni taşısın diye

O, söylenmeden, bana bakmadan
Çıkar, sererdi çamaşırları
Göz kamaştıran aklıkta çamaşırlar
Sallanır, döner, hışırdarlardı.

Ağlamak için çok geç şimdi;
Annemi uçuşan kır saçlarıyla
Görüyorum gökyüzü sonsuzluğunda
Göğün suyuna katarken çivitini…



Attila Jozsef

Çeviren : Ataol Behramoğlu




şiir sanatı

                          




Şairim ben; ama şiiri
Kendisi olarak umursamam bile.
Gece ırmağının taşıdığı yıldız
Çirkinleşir göğe tırmanmak isterse.

Zaman damla damla eriyip gitmede
Karnım tok sütüne masalların
Ben gerçek ve elle tutulan bir dünyayla beslenmekteyim
Göğün köpükleridir yükselen üstünde o dünyanın

Girip yıkanasın diyedir kaynak
Orada ürpertili ya da dingin sular
Birbirlerine karışıp sarmaşırlar
Sevimli, akıllı şeyler konuşarak

Birtakım şairler- ırak olsunlar benden-
Tepeden tırnağa çamur içinde
Yalandan bir sarhoşluğun imgelerini kusarak
Yolculuk etmedeler birinci mevki bir esrimede

Meyhaneler de ırak olsun benden
Ben akla giderim ve daha öteye…
Hiçbir şey ruhumu alçaltamaz
Dalkavukluğa, ikiyüzlülüğe…

Sev, ye, uyu, iç: kendine
Ölçü olarak evreni almalısın.
Bizi yoksul ve tutsak kılanlara
Bir zerresini bağışlamam yaşama hakkımın.

Hiçbir uzlaşmaya yanaşmadan
Mutlu olma hakkımı haykırırım
Kızarır yanaklarım tutkudan
Tutuşur ateşler içinde kanım.

Hiç kimse beni susmaya zorlayamaz
Bilimdir bana omuz veren çünkü.
Çağ beni koruyor, onun oğluyum ben
Beni düşünüyor sürerken sabanını köylü.

İşçinin içine doğan şey benim
Mekanik iki hareket arasında
Şu hırpani kılıklı delikanlı
Beni bekliyor sinema kapılarında.

Ve benim yakıcı dizelerimi
Vurmaya kalkıştığında alçaklar
Yola çıkar kardeş tanklar
Gümbürdeyerek şiirlerimi

İnsan çocuk daha, bunu biliyorum
Ama büyümek istiyor, işte bu onun deliliği.
Ebeveynleri sevgi ve akıl
Ona göz kulak olsalar bari…


Attila Jozsef
Çev: A. Behramoğlu


1 Ağustos 2024 Perşembe

YENİLENLERİN TANRISI


.....

Islık çalmayı bilmeyen dudak 

Monitörün kanını emen sinek 

Her gün biraz daha Amerika