— Bir Cevâb —
Buyuruluyor kİ:
“Şimdi Allâh’a söver, sonra biraz bol para ver.
Hiç utanmaz pirotestanlara zangoçluk eder.”
(Safahat, II)
Ben ki üç beş pulu
tercihinden
Pirotestanlara
zangoçluk eden
Şâirim… Zîver-i
Kürsî-yi Yakîn,
Şâir-i müctehid-i dîn-i
mübîn,
Hazret-î Molla Sırât’a
ebedî
İhtirâmâtımı takdim ile
bî-
Bî-tereddüd diyorum:
‘‘Zangoçluk
Lûtf-ı tavsifine şâyân
olduk;
Lâkin aldanma sakın
üstâdım,
Ben de bir parça
muvahhid zâtım.
Bana anlatma o ra’nâ
dîni;
Bilirim ben de senin
bildiğini.
Okudum ben de kitâb-ı
gaybı;
Dinledim ben de itâb-ı
gaybı.
Ben de sizler gibi
câmi’ câmi’
Dolaşıp Hâlik’e oldum
râki’.
Şevk-i cennetle hayâlim
meşgûl.
Yüreğim havf-ı
cehennemle melûl;
Ben de tırmandım ulu
tubâya;
Ben de çıktım Mele’i-
a’lâ’ya;
Ben de âşıktım ezân
nağmesine;
Bir koşardım ki o Allâh
sesine!
Ben de teşbih ü duâ,
savm ü salât,
Hepsini, hepsini yaptım
heyhat!
Çünkü telkinlere
aldanmıştım,
Kandığın şeylere hep
kanmıştım.
Bilmeden, görmeden îmân
ettim.
Nefsimi dînime kurbân
ettim.
Sevdim Allah’ı da,
Peygam-ber’i de;
O alay kaldı bugün hep
geride.
Anladım çünki hakikat
başka.
Başka yoldan varılırmış
Hakk’a.
Saydığın hârikalar,
mu’cizeler
Birer efsûn-ı zekâdır
ki beşer
Bî-tavakkuf açıyor
sırlarını;
Mu’cizât ehli unutmuş
yarını.
Muğfel ü muğfîl o Îsâ,
Mûsâ;
Köhne bir kizb-i
mutalsamdır asâ.
Beşerin böyle
dalâletleri var:
Putunu kendi yapar,
kendi tapar!
Ara git deyrini, gez
Kâ’be’sini;
Dinle tekbîri, işit çan
sesini,
Göreceksin ki bütün
boşluktur,
Umduğun, beklediğin şey
yoktur.
Düzme Allâh’ı gibi
Şeytân’ı,
Buda’sı, Ehrimen’i,
Yezdan’ı;
Topunun hâliki bir
vehm-i cebîn.
Gölgeler, gölgeler…
onlarda derin
Bir karanlık sezerek
çevrildim,
Acı bir sadme yedim,
devrildim.
Şimdi, bî-kayd-ı cinân
ü nîrân,
Severim fıtratı hayrân
hayrân.
Ben ne ma’bûd, ne
muabbid bilirim;
Kendimi hilkate âbid
bilirim.
Gökte binlerce mesâcid
görürüm,
Onda vicdanımı sâcid
görürüm.
Bu sücûd işte benim
tââtim,
Bu ibâdette geçer
sââtim;
Bu ibâdette fahûr ü
hurrem,
Ben, beni bir kayadan
fark etmem.
Bir minik kuşla biriz
tapmakta;
Ben de tehlîl ederim,
ishak da.
Doğruluk, hubb ü vefa,
mahviyyet,
Merhamet, hayr ü
hamiyyet, nasfet,
Sonra bir şâire zangoç
dememek;
İşte vicdânıma bunlar
mahrek.
Düşünüp işlemek
âyînimdir:
Yaşamak dîni benim
dinimdir.
Mü’minim, varlığa
îmânım var;
Her kanat bir melek
eyler ikrâr.
Enbiyâdan yaşarım
müstağnî,
Bir örümcek götürür
Hakka beni.
Kitabım sahn-ı tabîat
kitabı;
Bendedir hayr ile şerr
esbâbı.
Varırım böyle der-i
merkadecek;
Ba’s ü ukbâya mahâl
görmem pek.
Taşırım kalb-i
şegaf-peymâda
Beşerin aşkını, âlâmını
da.
Dîn-i hak bence bugün dîn-i hayât;
Sen ne dersin buna hey
Molla Sırat?
Tevfik Fikret (Kasım 1914)
(Not: Mehmet Akif Ersoy’un Safahat’ta
kendisine “Zangoç” demesi üzerine yazılmıştı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder