4 Şubat 2019 Pazartesi

târih-i kadîm’e zeyl



                                 





— Bir Cevâb —
Buyuruluyor kİ:
“Şimdi Allâh’a söver, sonra biraz bol para ver.
Hiç utanmaz pirotestanlara zangoçluk eder.”
                                                                     (Safahat, II)


Ben ki üç beş pulu tercihinden
Pirotestanlara zangoçluk eden
Şâirim… Zîver-i Kürsî-yi Yakîn,
Şâir-i müctehid-i dîn-i mübîn,
Hazret-î Molla Sırât’a ebedî
İhtirâmâtımı takdim ile bî-
Bî-tereddüd diyorum: ‘‘Zangoçluk
Lûtf-ı tavsifine şâyân olduk;
Lâkin aldanma sakın üstâdım,
Ben de bir parça muvahhid zâtım.
Bana anlatma o ra’nâ dîni;
Bilirim ben de senin bildiğini.
Okudum ben de kitâb-ı gaybı;
Dinledim ben de itâb-ı gaybı.
Ben de sizler gibi câmi’ câmi’
Dolaşıp Hâlik’e oldum râki’.
Şevk-i cennetle hayâlim meşgûl.
Yüreğim havf-ı cehennemle melûl;
Ben de tırmandım ulu tubâya;
Ben de çıktım Mele’i- a’lâ’ya;
Ben de âşıktım ezân nağmesine;
Bir koşardım ki o Allâh sesine!
Ben de teşbih ü duâ, savm ü salât,
Hepsini, hepsini yaptım heyhat!
Çünkü telkinlere aldanmıştım,
Kandığın şeylere hep kanmıştım.
Bilmeden, görmeden îmân ettim.
Nefsimi dînime kurbân ettim.
Sevdim Allah’ı da, Peygam-ber’i de;
O alay kaldı bugün hep geride.
Anladım çünki hakikat başka.
Başka yoldan varılırmış Hakk’a.
Saydığın hârikalar, mu’cizeler
Birer efsûn-ı zekâdır ki beşer
Bî-tavakkuf açıyor sırlarını;
Mu’cizât ehli unutmuş yarını.
Muğfel ü muğfîl o Îsâ, Mûsâ;
Köhne bir kizb-i mutalsamdır asâ.
Beşerin böyle dalâletleri var:
Putunu kendi yapar, kendi tapar!
Ara git deyrini, gez Kâ’be’sini;
Dinle tekbîri, işit çan sesini,
Göreceksin ki bütün boşluktur,
Umduğun, beklediğin şey yoktur.
Düzme Allâh’ı gibi Şeytân’ı,
Buda’sı, Ehrimen’i, Yezdan’ı;
Topunun hâliki bir vehm-i cebîn.
Gölgeler, gölgeler… onlarda derin
Bir karanlık sezerek çevrildim,
Acı bir sadme yedim, devrildim.
Şimdi, bî-kayd-ı cinân ü nîrân,
Severim fıtratı hayrân hayrân.
Ben ne ma’bûd, ne muabbid bilirim;
Kendimi hilkate âbid bilirim.
Gökte binlerce mesâcid görürüm,
Onda vicdanımı sâcid görürüm.
Bu sücûd işte benim tââtim,
Bu ibâdette geçer sââtim;
Bu ibâdette fahûr ü hurrem,
Ben, beni bir kayadan fark etmem.
Bir minik kuşla biriz tapmakta;
Ben de tehlîl ederim, ishak da.
Doğruluk, hubb ü vefa, mahviyyet,
Merhamet, hayr ü hamiyyet, nasfet,
Sonra bir şâire zangoç dememek;
İşte vicdânıma bunlar mahrek.
Düşünüp işlemek âyînimdir:
Yaşamak dîni benim dinimdir.
Mü’minim, varlığa îmânım var;
Her kanat bir melek eyler ikrâr.
Enbiyâdan yaşarım müstağnî,
Bir örümcek götürür Hakka beni.
Kitabım sahn-ı tabîat kitabı;
Bendedir hayr ile şerr esbâbı.
Varırım böyle der-i merkadecek;
Ba’s ü ukbâya mahâl görmem pek.
Taşırım kalb-i şegaf-peymâda
Beşerin aşkını, âlâmını da.

Dîn-i hak bence bugün dîn-i hayât;
Sen ne dersin buna hey Molla Sırat?
                

Tevfik Fikret (Kasım 1914)


(Not: Mehmet Akif Ersoy’un Safahat’ta kendisine “Zangoç” demesi üzerine yazılmıştı


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder