12 Nisan 2015 Pazar

haluk'un amentüsü, tevfik fikret



Bir kudret-i külliye var ulvî ve münezzeh,
Kudsî ve muallâ, ona vicdanla inandım.

Toprak vatanım, nev'-i beşer milletim...İnsân
İnsân olur ancak bunu iz'ânla, inandım.

Şeytan da biziz, cin de, ne şeytan ne melek var;
Dünyâ dönecek cennete inşânla, inandım.

Fıtratta tekâmül ezelîdir; bu kemâle
Tevrat ile, İncil ile, Kur'ân'la inandım.

Ebnâ-yi beşer birbirinin kardeşi... Hülya!
Olsun, ben o hülyaya da bin canla inandım.

İnsân eti yenmez; bu teselliye içimden
— Bir ân için ecdadımı nisyânla — inandım.

Kan şiddeti, şiddet kanı besler; bu muâdât
Kan âteşidir, sönmeyecek kanla, inandım.

Elbet şu mezar ömrünü bir haşr-i ziyâ-hiz
Ta'kîb edecektir, buna imânla inandım.

Aklın, o büyük sâhirin i'câzı önünde
Bâtıl geçecek yerlere hüsranla, inandım.

Zulmet sönecek, parlayacak hakk-ı dırahşân
Birdenbire bir tâbiş-i burkanla, inandım.

Kollar ve boyunlar çözülüp bağlanacak hep
Yumruklar o zincîr-i hurûşânla, inandım.

Bir gün yapacak fen şu siyah toprağı altın,
Her şey olacak kudret-i irfanla... inandım.



Âmentü: Arapça «inandım» demektir; din eğitiminde ilk öğretilen bir sözdür. Kudret: güç. Külliye: tümel, büyük, ulu. Ulvî: yüce. Münezzeh: temiz, katıksız, arınmış. Kudsî: kutsal. Muallâ: yüksek, yüce. Nev'-i beĢer: insan soyu, insanoğlu. Millet: ulus. Ġz'ân: anlayış, inanç, düşünüş. Fıtrat: yaradılış. Tekâmül: gelişme, evrim. Ezel: öncesiz, başlangıcı olmayan. Kemâl: olgunluk. Ebnâ: oğullar. BeĢer: insan. Hülya: kuruntu, düş. Teselli: avunma. Nisyân: unutma. Ecdâd: atalar, dedeler. Muâdât: düşmanlık, düşmanlaşma. HaĢr: kıyamet. Ziyâ-hîz: ışık saçan, aydınlık. Ta'kib: izleme. Ġmân: güçlü inanç. Sâhir: büyücü, büyüleyen. Ġ'câz: şaşırtma, şaşılası. Bâtıl: boş inanç. Hüsran: zarar, kayıp, yok olma. Zulmet: karanlık. DırahĢân: parlak, parıldayan. Hak: hak, doğruluk, adalet. TâbiĢ: parlama, parıltı. Burkan: yanardağ. HurûĢân: gürültülü. Fen: bilim. Ġrfan: anlayış, bilgi, kavrayış.

1 yorum: