7 Ekim 2011 Cuma

".... yani yaşamları bir varoluş değildir."




    “Bu tiptekilerin hepsi iki ayrı ruhu, iki ayrı insanı barındırır içinde; tanrısal ve şeytansal , anne ve baba kanı, mutluluk ve acı çekme yeteneği, Harry’deki insan ve kurt gibi, düşmanca ve birbirine dolanmış, yan yana ve iç içe sürdürür varlığını. Ve hayli tedirgin bir hayat süren bu tip insanlar seyrek mutluluk anlarında bazen öylesine güçlü duygular ve dile gelmeyen güzellikler yaşar, anlık mutluluğun köpüğü göz kamaştırarak öylesine yükseklere fırlayıp acılar denizinin dışına taşar ki, bu kısa süre parıldayan mutluluğun köpükleri sağa sola saçılarak başkalarına dokunmadan geçemez, onları da büyüler. Böylece bütün o sanat yapıtları, acılar denizi üzerinde, değerine paha biçilmez geçici mutluluk köpükleri olarak gözlerini açar dünyaya; öyle yapıtlar ki, içlerinde acı çeken tek insan bir saatlik bir süre için yazgısının alabildiğine üstüne çıkar, bir yıldız gibi parıldar mutluluğu ve onu algılayan herkese sonsuz bir nesne ve kendi mutluluk düşü gibi görünür. Yaptıkları işlerin, yarattıkları yapıtların isimleri ne olursa olsun, bütün bu insanların gerçekte bir yaşamı yoktur, yani yaşamları bir varoluş değildir, belli bir biçim taşımaz, başkalarının yargıç, hekim ayakkabıcı ya da öğretmen olduğu gibi kahraman, sanatçı ya da düşünür değildir bu kişiler; yaşamları sonu gelmeyen bir çileli devinimdir, kayalara vurulup kırılan dalgalara benzer, mutsuz ve acılı bir biçimde parçalanmıştır, tüyler ürperticidir; böyle bir yaşamın karmaşası üstünde ışıldayan seyrek yaşantılar, düşünceler, eylemler ve yapıtlarda saklı anlam dışında bir başka anlam içermez. Bu tip insanlar arasında oluşmuş tehlikeli ve korkunç düşünceye göre, belki tümüyle insan yaşamı ciddi bir yanılgıdan öte bir şey değildir, ilk ananın ölü doğmuş bir çocuğudur, doğanın başarısız kalmış çılgınca ve dehşet verici bir denemesidir. Yine aynı insanlar arasında oluşmuş bir başka düşünce de var ki, buna göre insan belki sadece yarım akıllı bir hayvan değil, Tanrıların bir çocuğudur ve kendisine ölümsüzlük bağışlanmıştır.

Gecelerin insanı olması da Bozkırkurdu’nun  belirgin özellikleri arasındaydı. Sabah onun için günün korkup çekindiği, kendisine hiç uğurlu gelmemiş bir vaktiydi. Yaşamında hiçbir sabah yoktu ki, şöyle doğru dürüst bir neşeyle, doğru dürüst bir sevinçle dolmuş olsun içi; öğle öncesinde hiçbir saat yoktu ki, elinden iyi bir iş çıkmış, aklına parlak düşünceler gelmiş, kendisinin ve başkalarının yüzünü güldürebilmiş olsun. Ancak öğleden sonraları ısınıp canlanıyor, iyi günlerinde ancak akşam üzerleri verimli, enerjik biri olup çıkıyor, bir kor gibi yanıp tutuşuyor bazen, gönlü şenleniyordu.

    Ne var ki Harry kavuştuğu özgürlüğün ortasında ansızın şunu fark etmişti ki, özgürlüğü ölümdü, tek başına kalmış, dünya onu korkunç şekilde kendi haline bırakmıştı……..”

                                                                          BOZKIRKURDU
                                                                          shf:43,44,



  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder