“Aslında anlatılana kadar hiçbir şey olmamıştır.”
Virginia Woolf
Ben çocukken Ay’ı Allah sanırdım. Gökte Ay'ı görünce, Allah’ın bizi izlediğini heyecanla düşünür, yine de bakmayı sürdürürdüm Korkuyla değil. Allah kelimesinin gözlerimizin önünde beyaz bir parıltı halinde olması beni rahatlatırdı. Köyümüzdeki o dar, iki yanında yıkık duvarların olduğu engebeli yoldan dedemgilin evine giderken, yolun sağındaki virane evin duvarlarına gölgeler inerken, bostanın yanındaki kuyu uyurken henüz çok küçükken yuttuğu dayımın oğlunun ruhuyla, akşam olurken, gökyüzüne akşam ezanı eşlik ederken, dedemin beyaz sakallı yüzü yürüyüşüme karışırken, birazdan oturacağımız yer sofrasının sevinci hissedilmeye başlarken, babamın ya da dayımın büyük adımlarına küçük adımlarım eşlik ederken, onların konuşmalarına kulak kabartırken, köpekler havlarken görürdüm Ay’ı orada. Çok yakındaydı ve çok uzaktaydı. Çok uzakta oluşu haşyet verir, çok yakında oluşu çocuk ruhumu efsunlu bir mutlulukla örterdi. Kalbim aya doğru yükselirdi o serin akşamlarda.
Ay dede, Allah baba, kavakların sesi, yaz akşamlarının çocuk zihnimizdeki kokuları; hepaini birden çağrıştıran bu güzel yazı!
YanıtlaSilÇocukluğumun geçtiği evin hemen kenarında bir dere akar, kıyısında sıra sıra kavaklar dururdu. Annemin bir arkadaşı kavak yapraklarının kalp kalp oluşuna dikkat çekmiş, her biri Allah'ı anıyormuş demişti. Ben de hep onları seyrederdim, hep kıpır kıpır olurlardı. Sesleri ise en güzeli..
YanıtlaSil