22 Temmuz 2020 Çarşamba

ŞİMDİ BEN BUNLARI




Az önce soda aldım, Sırma (85 kuruş),kapağını markette açtım, elimde kapak çöp kutusu arıyorum. Neyse, buldum, yaklaştım, attım ama içeri girmedi. Ayağıma düşen kapağı terlikli ayağımla kaldırıp çöpe atayım dedim, o da olmadı, kapak düştü. Ben de vazgeçtim, kapağı yerde bırakıp ve başka bir şeyi hatırlayarak uzaklaştım olay yerinden.

Az ilerde iki esnaf beni görmüş, "başaramadın abi " dedi biri gülerek. Dedim " Yav her şey ters gidiyor bari onu atabileyim çöpe dedim, o da olmayınca temelli isyan edip bıraktım orada" dedim.Uzaklaşırken hayırlı işler dileyenlerin bilindik el ve kafa hareketleriyle uzaklaştım yanlarından.

Sonra şunu hatırlamayı sürdürdüm: 2003 Ramazan ya da Kurban Bayramı, mevsim kış başları falan. Van'dayım, kafam bir şeylere bozuk, bayram sabahı herkesin içine dolan ferahlıkla evden çıktım. Bizim apartman kapısının tam karşısında bir terzi vardı. Apartman kapısını kapatınca terzi ve çırağıyla göz göze geldik. Dedim hayırlı bayramlar deyip güne güzel başlayalım. O an elimi kaldırıp hayırlı bayramlar derken onlar kafalarını başka yöne çevirmiş oldu. Araya da başka sesler girince benim ses de duyulmadı. Ben onlara bakıp hayırlı bayramlar derken ayağım buzda kaydı inceden, sendeledim ama düşmedim. Tuhaf bir şekilde toparlanıp yürüdüm. Bir tür mahcubiyete benzer o his, bilirsiniz. Bir filmde de güzel durur aslında bu sahne . Ben de kendimi öyle hissettim o an.Ve bu an.

Yıllar önceki o gün de zaten o sendelemenin haber verdiği sıkıntıyla geçti.Issız sokaklarda yürümeler, bir kaç gazete ve Al Pacino'nun Çaylak VCD'sini alıp eve dönmek, sabahki ferahlığın kaybı, Oğuz Atay falan...

Şimdi ben bunları niye anlattım. Anlatmakın kendisi güzel ya, en çok ondan.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder