30 Mayıs 2020 Cumartesi

karaçay'ın türküsü: danseden iki kardeş



Ben Karaçay ve eller pamuk gibi yumuşak
Eller hafifçe tutmuş birbirini
Ben güneşin altında garip dost garip ırmak
Ben doğmayan bir çocuk için söylenen ninni
Eller hafifçe tutmuş birbirini

Anlat bakır mangal yalnızlığını anlat
Anlat yalnızlığını rüyadan kalma halı
Ayaklara ışık tut vücutlara şarkı kat
Birbirinin içinde iki kardeşin eli
Anlat yalnızlığını rüyadan kalma halı

Aziz misafirlere bir öpücük bir çiçek
Onlar sabaha kadar dansedecek bu gece
Ve çocuk benden süslü cam çakıl isteyecek
Bense akar dururum yalnızca ve delice
Onlar sabaha kadar dansedecek bu gece

Ben Karaçay ve eller pamuk gibi yumuşak
Eller hafifçe tutmuş birbirini
Ben güneşin altında garip dost garip ırmak
Ben doğmayan bir çocuk için söylenen ninni
Eller hafifçe tutmuş birbirini

1953, Şubat
Sezai Karakoç

22 Mayıs 2020 Cuma

mandolin için albüm



I

o ev
gitgide siliniyor o ev
o eski zaman evi

kadife sokak
o ev
o yaz
nedense o yaz akşamları hep

körüklü radyo, o şarkı
-o ağustos, o ürperiş-
o evden dönerken
bir burukluk kalırdı

o ev, orası
çardakta beylik hanımeli
bahçede paslı kova
bayram ziyaretlerinde
menta yeşili nane likörü

o ev
dinmeyen orası

II

o ev, orası
söylentiye göre dile düşmüş
güzelliğiyle evde kalmış kızkardeş
-kapıda şevrole araba-
yakasında mutkaka mika rozet
yaz kış lacivert döpiyes, ipek bluz
siyah kaş, siyah göz, kırmızı kalp dudak
Kızılay'da hemşire
evli barklı doktor beye gönül vermiş

o ev
kırmızı uçlu Bahar sigarası
beyaz ince tülbent, limon kolanyası
odasından çıkmayan büyük hanım
o ev
hep o burukluk

III

kurumuş iki geçkin hala
üzgün yüzleriyle bakıyorlar
- o çığlık, o gözyaşları -
filizi külah, mevlüt şekeri, silik fotoğraf

taş sofada hala yürek izi var

o ev
kırık panjuru gıcırdıyor rüzgârda


selim ileri

19 Mayıs 2020 Salı

sevdiğim kadın adları gibi : arzu





kumdan kaleler yapıyorsun deniz kıyısında
diz çökmüş, çırılçıplak
teninde birikiyor yitip giden güneş
yaşam geri çekilmeyecek bir dalga gibi
yükseliyor bacaklarında
gri bir martı ayak bileğine kayığını bağlıyor

senin için aşk Arzu
aşk
fırtına kopunca söylenen şarkı

gözlerini kapıyorsun deniz fenerinin ışığında
saçların rüzgârda, geceyle buluşarak
ışık demeti parlayan bir sarmaşık gibi
dolanıyor boynuna
gemilerin yıldızları seyrediyor

senin için aşk Arzu
aşk
istiridyede saklanan inci

samanyoluna bakıyorsun, bu şiire alıştığında
elinde kırık denizkabuğu
çantanda sabaha alınmış bir bilet
dönmek istemediğini söylüyorsun ağlayarak

senin için aşk Arzu
aşk
yalnızlık adasında kurulmuş tuzak

kimi şairlere göre aşk
kumdan bir kaledir Arzu
kumdan bir kaledir
dalgaların gözüne kestirdiği
ve
yaşlandıkça şairler
güzelleşir nedense
şiirlere âşık
bütün kadınlar

Akgün Akova



15 Mayıs 2020 Cuma

benim tüm memurlarım



içeri giriyorum kalın kış...
ben aynı göz ucuyla ben tüm memurlarımla
ben beni iki büklüm bırakan
fesleğenlerin suyunu kesen memurlarımla
ben bütün bunlarımla bunalım.

örtüyorum asabi ve dindar dedelerden
kalma kamalarımı.
ayak uyduruyorum korkunun merdivenlerine
inmek zorunda kalan camlar var
ayak uyduruyorum.

marşların çelik dişlileri arasındadır yeri
yattığı yer belli elbette
bunu görmezden geliyor
adrenaline gününü gösteriyor milli eğitim
bir mezun armut bahçelerinde
memur alımlarında aslanın güçlü bir dişi
yerini alıyor

dilimde rahatsız bir akrep
sabahla edilmeye hazır yerinden
ucundan bir kumral, çoğalan, dehşet bir kumral
ama mermileri alttan alan benim
avarları alttan alan ben

ismim her gün her gece abdusselim gri
her gün gündeminden düşüyorum
karpuzlara ait kıpkırmızı bakışların.
steplerime domuzların o kalın
o gri, sürünmekte derileri

yaralı dil, eksik söylüyor felaketleri


baran çaçan

9 Mayıs 2020 Cumartesi

KOLONYA : BİR GELECEK HATIRASI



   
  "Kullanmaya kıyamadığım kolonyam kitaplıkta duruyor şimdi. Şişenin kapağını daha az açıyorum artık. Bu güzellik tehlikeli olmaya başladı çünkü. Eğer her kaçış ihtiyacında kolonyama başvurursam, gidemediğim hayatların beni çağırmasının uğultularını, saldırılarını göğüsleyemezsem, kokuyu içime çektikçe, içine ve içime düştüğüm zamansızlıkta kaybolur ve bir daha hayata, evime, kendime gelemeyebilirim. Yine de bir kez daha kokuyu içime çekmemek için kendimi zor tutuyorum.
  Hâlbuki hepimiz gayet iyi biliyoruz ki evimden çıkmamalıyım."

1 Mayıs 2020 Cuma

VİRÜS TARAMALARI


                  

Ben sizlerin birbirinizi sevip durmanızdan yoruldum
Kestiğim karpuzlarda unuttuğum yazlardan yoruldum
Ellerim kurudu ellerim vapurlara bakmaktan
Sizin porselenlerde biriktirdiğiniz konukluklardan yoruldum
Anahtarı açmayan kapı asansöre gücenmiş merdiven apartman hanımları
Çocuklukların taşıdığı çantalar dolusu yağmurdan yoruldum

......................................