“ancak bir benzerim
öldürebilir beni”
Mandelstam
Ben
henüz ölmemiştim ellerimde salıncak
Dağların
Kürtçesinde mosmordu intiharlar
Bir
ova bir rüzgârı sorgulardı çırçıplak
Kadının
doğurduğu erkeğin acıktığı tanrımın kem şehveti
Panzehir
müsveddesi uzak köy düğünleri
Uzak
kış uzak insan uzak ekmek uzak tan
Hem
sana delirirken bulurdum esenlikti
Hem
belimde kaynayan oğul suyum kör tüccar
Boşa
yağan karların hatırasına kanıp
Ben
orda çok buz tuttum çok çocuğun ağzında
Elleri
pütürleşmiş mavi Kürt çocukları
Dünya
bir soba kadar dünya yarım tebessüm
Dünya
buradan çok uzak bir yılanın karnında
Kışa
bakan koridor 11 metre yalnızlık
Ağaçlar
uyanırken odama saldırırken
Dünya
çay bardağında birkaç serseri şeker
Delirmek
için yaşa yürümek için yaşa
Soluk
soluğa kaçıp bir parsın hayalinden
Kendine
şehirler kur yıkılsın diye yaşa
Zulmet
unutmak kadar rehin alsın zamanı
Zulmet
ki karşısında biçare ordularım
Yerden
göğe hakikat çehresi paramparça
En
güzel yalanların ebedi akisleri
Seni
de feda etsin cehennem ahlakına
Seni
de nankör toprak fışkırtsın arşa değin
Sen
o yitik havari terk edilmiş mustarip
Kelimesiz
bir yağmur sana doğru yanarken
Bağrında
tırmık olmuş bu gitmek günlerinde
Ömrüne
çizgi çeksin kalbine atılan taş
Gözümdeki
seğirme silinsin deyip yaşa
Kürt
sen beni ağlarsın birkaç parmak ötemde
Biz
seninle bir dağı omuzlardık durmadan
Yakardı
dilimizi yakardı eski güneş
Senin
silahın vardı beni benimle vuran
Ben
nerede vuruldum söyle neresi vatan
Doğulu
bir gölgeye senle ben muhacirdik
Mis
gibi ölüyorum seni uzak sevdikçe
Yumruğum
sıkabilsem sana bağıracaktım
Kürt
öyle yalnızım ki bıçak beni bulamaz
Belki
hatırlar mısın biz Türkçe sevişmiştik
Dilimin
tam altında senindi inleyen dil
Kablolar
Amerika iletim raporları
Dudağa
birazcık kin göğsünde bölünmez çay
Avuçların
kanarken ezan sesleri gibi
Gökyüzümün
üstünde oldu kurt bakışların
Kürt
senden bir kız sevdim gözleri Ortadoğu
Kürt
gözleri kocaman bir mezara taht kurmuş
İkimiz
arasında sayrılı bir peygamber
Muazzamdı
boşluktu bin uzay dinindendi
Sesinde
sanki sesim görsen sarsılamazdın
Sen
fırtınalı bahar sen kalpte sımsıcak kış
Sen
o mayıs gününde çiçeğe bakan yağmur
Sen
büyük kelimelerde yitirilen hatıra
Sen
ilk aşka çıkaran öldüğüm tüm yolları
Yaralı
gözlerinde kendimi vurduğum aşk
Kalbimden
kopan kalbin nasıl ateş parçası
Kürt
beni şefkatinle beni ekmeğinle böl
Beni
gönlümden öte ruhumdan öteye böl
Bitmeyen
bir ırmağın başını tutmak gibi
Kürt
aynen Allah gibi aradıkça kaybolan
Her
duada dirilen o sonsuz edebiyat
Kürt
beni onunla ayır beni kendinle ayır
Sen
yaban bir ülke ol ve hiç kavuşmayalım
Kader
deyip susunca ayrılık öyle güzel
Kürt
say ki hiç yaşanmamış bir ömrün uykusuyum
Sevgilimdi
sendendi batsın bütün coğrafya
Batsın
cennette ağaç tırnak etime batsın
Kürt
senin zindanların benim kabeme baksın
Kalem
kalem diktiğim beyhude sancaklarım
Kendime
sarıldığım gece yolculuklarım
Beni
sana çağıran doğmamış çocuklarım
Tam
burada geçerken aşk uyluk kemiğime
Seni
bana bağlayan zehir karanlıklarım
Şimdi
ben Türkiye’ysem Türkiye Kürtlerindir
Şimdi
Allah kahretsin ölüm gittim kendime
Tam
da şimdi tabutum senin Kürt ellerinde
Senin
Kürt dizelerin ipe çekecek bizi
Boynumuzdan
vuracak dinlediğin şarkılar
Her
aşkın nihayeti sevgili şizofreni
Odamı
küçültecek alıp verdiğin nefes
Bende
migrene sebep seni Türkçe hissetmek
Beni
kanırtan öfke senin acı suların
Senin
bakire sesin toprağı kırdıracak
Senin
sabahlarında büyüyecek giyotin
Sevgiline
sokulup dudak söyleyeceksin
Ben
her dilde kanarım sessizliğin dili yok
Öldürdüğün
bulutlar bana çamur yağacak
Bak
hayatım kayıyor hayatım ellerinden
Benim
de hayvanlarım doğacak sensizlikten
Ve
tanrı bizi sende yapayalnız bıraktı
Bütün
sevmelerimden üşüyen kalp bıraktı
Yedi
deniz yedi gök yedi cennet yedi gün
Yağmur
olmuş yağıyor tüm şair ölümleri
Şimdi
ben bu şiiri evet ben bu şiiri
Etimle
tırnağımla kanımla bu şiiri
Dişlerimi
sıkarak ezerek dudağımı
Ateş
hattına sürdüğüm bu silahsız şiiri
Kinimle
nefretimle öfkemle bu şiiri
Yazarak
öleceğim yazarken öleceğim
Bu
tesellisiz gece bu ceset dolu siper
Bu
yıkılmış ömür bu yokluk ayetleri
Ne
avucumda terleyen o uzun parmakların
Ne
sana doğru akan o karanlık şehvetim
Ne
bulutlar ortasında uçuşan dualarım
Ne
o taşra oteli ne tende ağrıyan deniz
Ne
de damarlarımda akıp duran kızlığın
Yıllarından
kuyusundan bana su vermeyecek
Benim
yorgun ellerim bu şiirle dolacak
Kelimeler
alacak benden son nefesimi
Vahiy
gibi inerken tüm ölüm melekleri
Kaybolan
şiir gibi bakacağım kendime
Beni
neyin öldürdüğünü bulacağım elbette
Kürt
bu bir aşk şiiri yanlış anlaşılmasın
Şiirim
şiirine âşıktı hatırlarsın
Kürt
şiir ister misin içer misin okusak
Kâğıttan
ateş yapsak ister misin tutuşmak
mart, nisan, mayıs 2014
kitap-lık, kasım 2014
Fena, shf: 82
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder