(Naci’ye ağıt)
Ben alır başımı giderim bir gün
Ege adalarına şarap içmeye
Oturup güngörmüş papazlarla teslis konuşmaya
Ve bir rüzgar koklamaya üçyüz yıl gelecekten
Çocuklarımız ve kadınlarımız
Ve bütün karmaşıklığımız, düzelse
Ben hala sorar dururum bir karpuz sergisinde,
Öğrenci yurtlarında nasıl hazırlanıldığını
Acele yemekler ve yataklar karşısında
Üzümcülerin ve balıkçıların sürümcemesi karşısında
Kabaran bir hüzündür gitgide aşk olur
Kalkıp tokatlarız bir yanlışlığı
Tutar bizi kan gibi tutar eksikliğimiz
Önce öyle sandırılırız, sonra inanırız
En kaba dağlarda incelik bulduğumuz
Yarım yamalak bir insan, bir sayı olduğumuz
Ve yaşlı bir kurdun öldüğü vakit
Şişer, ağar yüzeye morarmaz cesedimiz
Sarar ince bir sızı kalplerimizi
Çünkü dağlarda bahar tazelenirken
Taze yeşiller hazırlanırken
Ben sorarım bir gün, boğuk kışlalarda
Nasıl hazırlanıldığını sahipsiz sılalalara
-kirli ve perdesiz camlar karşısında
Bakır sinilerle camiler karşısında-
Baharı yani çiçekleri yani en olağan mutluluğu
Bilmenin tam karşısında
Üç renkli kedilerin dişiliğini
Bakkal, memur pijamalı babalarla birleşen
Saç örgülerini küçük kızların
Kaçamak buluşmalarını ara sokakların
Ve bilinçsiz katlanmasını koskoca bir gövdenin
Suya ateşe, açlığa ve kana, sorarım
Ölmeyi, ölürken kaç yaşında olmayı
Hatıran bir güldür bana
Ellerin bir yakınlıktır
Geçmişi ular gecelerime
Hatıran bir güldür bana
Büyük caddeleri sevdiren bana
Büyük özürleri bulduran bana
Sağlam kılan soyumuzu
Ben artık herkesi tanırım
Çünkü kış geldi
Çünkü kış sonsuzdur, öğretir.
Ege adalarına şarap içmeye
Oturup güngörmüş papazlarla teslis konuşmaya
Ve bir rüzgar koklamaya üçyüz yıl gelecekten
Çocuklarımız ve kadınlarımız
Ve bütün karmaşıklığımız, düzelse
Ben hala sorar dururum bir karpuz sergisinde,
Öğrenci yurtlarında nasıl hazırlanıldığını
Acele yemekler ve yataklar karşısında
Üzümcülerin ve balıkçıların sürümcemesi karşısında
Kabaran bir hüzündür gitgide aşk olur
Kalkıp tokatlarız bir yanlışlığı
Tutar bizi kan gibi tutar eksikliğimiz
Önce öyle sandırılırız, sonra inanırız
En kaba dağlarda incelik bulduğumuz
Yarım yamalak bir insan, bir sayı olduğumuz
Ve yaşlı bir kurdun öldüğü vakit
Şişer, ağar yüzeye morarmaz cesedimiz
Sarar ince bir sızı kalplerimizi
Çünkü dağlarda bahar tazelenirken
Taze yeşiller hazırlanırken
Ben sorarım bir gün, boğuk kışlalarda
Nasıl hazırlanıldığını sahipsiz sılalalara
-kirli ve perdesiz camlar karşısında
Bakır sinilerle camiler karşısında-
Baharı yani çiçekleri yani en olağan mutluluğu
Bilmenin tam karşısında
Üç renkli kedilerin dişiliğini
Bakkal, memur pijamalı babalarla birleşen
Saç örgülerini küçük kızların
Kaçamak buluşmalarını ara sokakların
Ve bilinçsiz katlanmasını koskoca bir gövdenin
Suya ateşe, açlığa ve kana, sorarım
Ölmeyi, ölürken kaç yaşında olmayı
Hatıran bir güldür bana
Ellerin bir yakınlıktır
Geçmişi ular gecelerime
Hatıran bir güldür bana
Büyük caddeleri sevdiren bana
Büyük özürleri bulduran bana
Sağlam kılan soyumuzu
Ben artık herkesi tanırım
Çünkü kış geldi
Çünkü kış sonsuzdur, öğretir.
Benim şu ellerim bir şaşkınlıktır
Kadını ve kızı ve suyu tanımaz, dayanır
Kadını ve kızı ve suyu tanımaz, dayanır
Turgut Uyar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder