19 Haziran 2014 Perşembe

KLİNİK OLAYLAR


Sabri geldi az önce. Apartman kapısının ziline bastığı için evin kapısını açık bırakıp masama oturdum. Arkamı döndüğümde evin kapısı görünüyor. Sabri ayakkabısını çıkarırken gülmeye başladı. Üzerimde sadece şort var, sakallıyım ve saçlarımı üç numaraya vurdurduğum için halime gülüyor olabilir. Tebessüm ettim. Gazete siparişi vermiştim ve gazeteyi yatağa fırlatıp her zamanki manyak coşkusu ve hızıyla konuşmaya başladı.

  “ Oğlum arkadaşlığımız bambaşka valla bak kardeşimsin olum ne bu halin bu evde ne yapıyosun manyak mısın çık lan dışarı arada olum Kur’an okuyom geceleri ve ağlıyom oğlum “Siz bilmezsiniz Allah bilir” olum sizin gibi entellerin tek yaptığı elinde sigarayla kahve içip – o sırada kahveden son yudumu almaktaydım – onun da dibini bırakıp – baktım, gerçekten de dibinde küçük bir yudum bırakmışım!-  böyle müzikler – Moby’in Everloving’i çalıyordu – dinlemek oğlum gidin hayata karışın lan biraz – sandalyeyi balkon kapısının yanına çekip oturdu- oğlum bi sigara yakcam yayınlandı mı şiirin ver at dergiyi ayağa kalkma – dergiyi attım yatağa, aldı- olum demiştim güzel olduğunu de mi – başımla onayladım, ilk dizeyi okudu “ evli olduğunu düşünüyorum” olum üniversitede şiir yazıyodum İsmet Emre’ye götürdüm hiçbir şey demedi ama yüzünü öyle bir buruşturdu ki artık yazmamam gerektiğini anladım olum ne bu evdeki kasvet hadi çıkalım bir yerlerde oturalım ee ne yaptınız  oğlum sen var ya ne var lan bi kız gelse evi toparlasa bulaşığını yıkasa – bulaşıkları yıkadım- iyi bok yedin ütünü yapsa bana kapıyı açıp hoş geldiniz Sabri bey buyurun çay mı kahve mi dese ne olur lan oğlum hiç bi şey bilmiyosunuz olum “Edebiyat Dersleri” ni ver okuycam olum müthiş şeyler var “ şüphesiz ki Allah hesabı hemen görendir” oğlum ağladım okurken – dergiyi gülerek yatağa fırlattı, ben de bi kahkaha attım- gastenin parasını ver lan olum kızlar ne kadar açılmış lan memeler falan meydanda oğlum babanı aramıyomuşsun haberini aldım çok uzak ve silik bir akrabandan haber aldım babanı ara kuzen nerde lan napıyo kuzen anneni babanı ihmal etme oğlum akıllı olun lan yeter oğlum ben yapcak bi şey bulamasam kafayı yerim senin vakit geçirdiğin şeylerle ben vakit geçiremem olum ne lan bu perdeler hayat kadınlarının evlerindeki perdeler gibi diğeri Sezai Karakoç perdesi ama ne bu evde dergah dergilerinin 1999- 2001 bütün sayıları var üst üste ama olum ben alıyodum Sivas’taki bütün dergileri  olum tuhaf şeyler var oğlum git lan memlekete ne yapcan burada oğlum gidiyom ben.”

  Dedi ve “Edebiyat Dersleri”ni aldı, elini kaldırıp salonun ortasından geçerek kapıya yöneldi “ oğlum kalkma” dedi, kapıyı açtı çıktı gitti.

   Onun durmaksızın anlatışı ve benim hiçbir şey demeden dinleyişim… Camdan gidişini seyrettim. “ oğlum çok yalnızım lan” dedim. Elini kaldırıp gülerek “ ananı babanı ara, benim çok selamımı söyle onlara” dedi ve uzaklaştı.

   Yazarını ziyarete gelmiş bir hayal kahramanı gibiydi. En çok da, Dostoyevski’nin, intihara oldukça yakın yaşayan hastalıklı tiplerini andırıyordu.

  Gülümsedim.


                                                           6.7.2009

2 yorum:

  1. Bir solukta okunan, keyifli bir yazı olmuş. Severek takip ediyorum bu bloğu. Paylaşımlara uzun aralar vermeyin rica ederim.

    YanıtlaSil