25 Şubat 2024 Pazar

eski sokak

               

Küçük ahşap bir dizi evlerdi
On yıl önce o sokak.

Sonra geniş caddelere çıktık
Apartman - - sizden uzak.

Çocuklar orda büyüdü
Orda okula gitti,
Komşunuzduk ama görüşemedik
Hiç vakit yoktu.

Sizdendik, yalnız biraz okumuş,
İki kadın, bir erkek, iki çocuk
Uykulu, acele bir karıkoca
Bizdik geçen önünüzden başları eğik.

Akşamları çanta, file - - yorgun, ağır
Dönerdik eve.
Bir hamal bile tutmaz, cimriler!
Diye düşünürdünüz her halde.

Bilmezdik, siz
(Hiçbir şey paylaşılamazdı)
Çarşılardan neler getirirdiniz
(Herkese kendi telaşı) .

Girer miydi evinize, yer miydi
Turfanda bir meyva, iyi bir besin
Kalın kağıtlarda çöplerimiz - -
Çocuklar görüp imrenmesin!

Açılan kapıyı hemen kapatmak
Karşılıklı gizlemekti bir şeyleri.
Gelip gidenimiz olurdu ya
Gülüşmeler bizden değildi.

Kimi günler evdeydim
Masada kağıtlara kapanarak.
Ne de çok çocuk
Sesleriyle dolardı sokak.

Bir cami avlusunda kuşlarca
Bunun sekiz, onun on - - duyardım.
Ürküp kaçmasınlar, pencereden
Yavaşça bakardım.

Hadi ben çok sigara - - öksürükler
Hele çalışırken.
Ya gece yarısı, göğsü parçalanırdı
O kadın, iki ev öteden.

Bilmezdik kaç nüfus her hane
Duyulurdu sertçe sesi bir kapının:
Bağıran bir erkek boşluğa karşı
Ağlayan bir genç kadın.

Kimdin sen, karşımızdaki ev,
Sarı ampul söner onbire doğru.
Eğilirdim, havasız sokak - -
Camlar kararırdı.

Bitmezdi makinede dikişin,
Kimdin sen, bitişik komşu?
Üç yavrunla kalmışsın
Bir tanıdık söylemişti.

Kimsin sen - - sorsaydım hepinize,
Gelirdi aynı yankı hepinizden:
Sana mı kaldı, işine bak,
Kimsin sen?

Bilinmedi, ne çare, sizdendik,
Yalnız biraz daha iyi yaşamaya özlemli.
Şimdi aynı uzaklık, aynı utanç,
Düşündükçe o sokağı, o evleri.

Behçet Necatigil

21 Şubat 2024 Çarşamba

AYAKÜSTÜ CEVAPLAR

       


                         MİNİ SÖYLEŞİ SORULARI

 

1.     “Ömür dediğin…” diye başlayan cümleyi nasıl tamamlarsınız?

Güzel yanlış anlamalar ve sert gerçekler arasında gerilimler, atasözlerin haklı çıkmasının tekdüzeliğine afili cümlerle direnmek, bir daha hayatta olmayacağını bilmenin tarifsiz hüznü.

2.     Hayatınızda hhHayatınızda olmazsa olmaz dediğiniz üç şey…

Şiir, çay, kitaplar. (Aslında iyi bir çorap bile olmazsa olmazdır da üçe indirdik.)

 

 

şiitşişii

3.     bir koku var sizi bBir koku var sizi çocukluğunuza götüren, o koku nedir?

Eskiden bazı silgilerde o kokuyu alırdım çoktandır o kokuyu duymadım.

 

 

Ev

 

 

ya

 

 

 

 

 

 

 

 

 

hhhh

4.     ŞimdikiŞimdiki şŞimdiki mesleğinizi yapmasaydınız ne yapmak isterdiniz?

YyYy

 

 

 

 

 

 

     

Yönetmenlik yapmak isterdim.

Y

 

 

y

 

 

 

 

Y

5.     O kitoO kitabın/öykünün kahramanı sizi neden çok etkiledi?

Yeraltından Notlar’ın kahramanı kendisiyle kavgası ve baş edemediği küçüklüğü karşısında kendini susturmamasıyla etkiledi. Pek çok insanın bakmaya cesaret edemediği içindeki uzaklara dalıp dalıp boğulmasıyla...

 

Y

 

 

 

 

 

Yer

6.     Özlemek deyince aklınıza ilk gelenöÖÖzÖzlemek deyince .özlemek deyince aklınöÖzlemek deyince aklınıza ilk gelen?

 

Kaygısız ve daha sağlıklı olduğum, kıymetini bilemediğim zamanlarımı özlüyorum. Ama o zamanlara gitsem biraz sonra sıkılıp kalakalarım da.

 

Kay

 

 

 

 

7.     HayatınızdahHayatınızda “bu benim kırılma noktam” diyebileceğiniz bir ânınız?

 

Şair olduğumu anladığım andır belki. Bunu “şimdiden” görebiliyorum. Şiirle karşılaşıp çarpıldığım çocukluk anıdır. Her şey yerli yerine oturdu ve her şey yoldan çıktı. Çünkü şair olmak bir ömrü idare eden ve harcayan bir şey.

 

8.     Mevsimlerden hangisi?

 

Kış

 

9.     Tarihte bir olaya şahitlik etme imkânınız olsa hangi olayı seçerdiniz?

 

İkinci Dünya Savaşı bittiği gün Paris sokaklarında dolaşmak isterdim. Güneşin güzelliğine şahit olmak için mesela.

 

10.                       Cevabını çok merak ettiğiniz bir soru...

                  Kaç yaşında öleceğim?

11.                       Kederlendiğinizde yaptığınız şey?

                  Zamanın geçişine sığınmak.

 

12.                       Hayatta rafa kaldırdıklarınız?

 

         Eski elbiseleriyle bile kolay kolay vedalaşamayan biriyim.

13.                       Ruhunuzda iz bırakan biri?

 

         Pek çok yazar ve şair iz bıraktı. Ama annemle aynı ruhtan yapıldığımı da çokça hissederim.

14.                       En sevmediğiniz özelliğiniz?

 

         Üşengeçliğim.

 

15.                       Ruhunuz nereli?

 

        Heyecanın başkenti neresiyse oralı.

16.                       Gözünüzü kapattığınızda duyduğunuz/duymak istediğiniz o ses?

 

          Yağmurun ağaçlardan aldığı ses.

17.                       Geçerken gördükleriniz...

        Çocuklar büyüyor, annem babam yaşlanıyor, zaman her şeye hükmünü geçiriyor.

18.                       Bir notunuz var mı?

         Her şey yanlış.

 

 

Geçerken dergi

Şubat 2024


5 Şubat 2024 Pazartesi

KASINTI

                             



"Buradan bildireyim ki havalar eskisi gibi değil.
Üşüyoruz yani.
Kışlıkları indirdim tek tek dolaptan.
Üzerime örtmek için bir de battaniye.
Hala sığınacak bir yer aramakta roman kahramanlarım. Onları bu kışta ayazda bıraktım. Evde olsam tüm gün yazacaklarım var. Ama biliyorsun ki kahrolmayasıca bir masanın başındayım ve ellerim tedirgin gidip geliyor tuşlara.Sözü burada kesiyorum,irtibatı koparmayalım diyorum ve rica ediyorum iç karartıcı olmasın yazdıkların. Okunmuyor. Bir “piyano” yazısı okuyayım dedim şimdi. Başaramadım.
Yani bilirsin her şey zaten kötü, bir de yazıyı krize sokmayalım.
Gözlerinden öperim.”


4 Şubat 2024 Pazar

bir yeşilçam hikayesi


 


ekmek şarap sen ve ben

Ekmek şarap sen ve ben
bir de sabahın dördü
dışarda kar
odamız ılık
gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir oğlanla yattığını
aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını

kıskandım Gogen’i Tahitilim
terlemiş vücudunu silerken
cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini
saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum
güneşi doğurmuştu ölü cisim
martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında
nefesin vücudumu yakıyordu yer yer
sam yelim sahra-i kebirim
kahrettim her şeye o gün
babanın şarap çanağına,
Gogen’e,
kadere,
sana,
bana,
bir de gittiğin arabanın tekerine

ne diyordum arkadaş….
diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
daha sonra yaparım hayatın felsefesini

sırayla olurum Fatih, Selim, Kanuni
bazen kadın hamamında tellak….
bazen Christoph Colomb
Napolyon’ken düşünürüm Elbe’de geçen günleri
Timur’ken Beyazıt’ı yenişimi….
bir kere Aristo’nun hocası olmuştum
ona verdiğim dersle gurur duymuştum
bazen Jan Dark’ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum

eğer daha da içersem
Shakespare halt etmiş derim karşımda
salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
işte Mozart’ın aradığı melodi bu diye gülerim
enayiymiş be Platon…
bir içsin de görsün….ne felsefesi varmış bu hayatın
anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu

ıslak kaldırımlarda yürürken acırım
önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline
ukalalık işte derim neme lazım senin
kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş….
ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım
şehrin izbe sokaklarında
yavaş yavaş kaybolur benliğim…

İhsan Yüce