25 Ocak 2019 Cuma
19 Ocak 2019 Cumartesi
kaplan! kaplan!
Kaplan! kaplan! gecenin ormanında
Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
Kurabildi o korkunç simetrini?
Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
Kurabildi o korkunç simetrini?
Hangi uzak derinlerde, göklerde
Yandı senin ateşin gözlerinde?
O hangi kanatla yükselebilir?
Hangi el ateşi kavrayabilir?
Ve hangi omuz ve hangi beceri
Kalbinin kaslarını bükebildi?
Ve kalbin çarpmaya başladığında,
Hangi dehşetli el? ayaklar ya da
Neydi çekiç? ya zincir neydi?
Beynin nasıl bir fırın içindeydi?
Neydi örs? ve hangi dehşetli kabza
Ölümcül korkularını alabilir avcuna?
Yıldızlar mızraklarını aşağıya atınca,
Göğü sulayınca gözyaşlarıyla,
Güldü mü o, görünce eserini?
Kuzu'yu yaratan mı yarattı seni?
Kaplan! kaplan! gecenin ormanında
Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
Kurabilir o korkunç simetrini?
William Blake
18 Ocak 2019 Cuma
imkansız tesadüfler
-Cahit Sıtkı Tarancı'ya-
Şimdi çıkıverecek karşıma arkadaşım,
Mektebe gitmek için geçtiğimiz şu yoldan.
Babam tok sesiyle birden çağıracak: "Ziya!"
Kalbimde eski sevinç, dallarda eski bahar.
Gözlerimi kapatıp: "Bil?" diyecek birisi.
Bir mahşer ortasında şaşırıp kalacağım.
Ve girecek koluma bir melek gibi karım.
Saracak etrafımı doğmamış çocuklarım...
Ziya Osman Saba
17 Ocak 2019 Perşembe
10 Ocak 2019 Perşembe
kalorifer
Odanın tam ortasından kalorifer
Yiğit borularıyla geçer
Utanmış ve gerekli geçer
Yukarıda ısıtır aşağıda yakar
Şanlı paçavralara sarın
Yarının kahramanını
Neşeli vakitlere doğru kalorifer
Odadan yiğit borularıyla geçer
Utanmış ve gerekli geçer
Yukarıda ısıtır aşağıda yakar
Şanlı paçavralara sarın
Yarının kahramanını
Neşeli vakitlere doğru kalorifer
Odadan yiğit borularıyla geçer
1960
sezai karakoç
8 Ocak 2019 Salı
one thousand minutes, soner karakuş
Türkçeye
çeviremezsin bazı şeyleri,
İçimizdedir dünyanın en uzun tüneli.
Yine de bu kadar uzun bir dize yazacak
kadar acı çekmedim
Siz de çekmediniz aslında, ama başka acılar
Kimsenin oturmaması gibi yan koltuğa
Keyif verir ve anlatmak ister insan;
Belgesel izlerken ağlamıştım.
Asyalı bir ceylan
öldü, onu televizyona gömdük.
Üzülemeyenler soğan soydu, şiir okudu
‘Yemekte ne var’ diye sordu bazıları
Merhamet doğanın kanunlarıyla öpüştü nasılsa
Ağlıyordum ben, çok garip şeyler oluyordum;
Evimiz tuz gölüne dökülüyordu.
Üzülemeyenler soğan soydu, şiir okudu
‘Yemekte ne var’ diye sordu bazıları
Merhamet doğanın kanunlarıyla öpüştü nasılsa
Ağlıyordum ben, çok garip şeyler oluyordum;
Evimiz tuz gölüne dökülüyordu.
6 Ocak 2019 Pazar
birazdan gün doğacak
"Nuri Pakdil'e"
Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı
Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında direnen insanlığın
Saçlarınız ızdırap denizinde bir tutam başak
Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana
O inanmışlar çağının.
Zaman akar yer direnir gökyüzü kanat gerer
Siz ölümsüz çiçeği taşırsınız göğsünüzde
Karanlığın ormanında iman güneşidir gözünüz
Soluğunuz umutsuz ceylanların gözyaşına sünger.
Siz ölümsüz çiçeği taşırsınız göğsünüzde
Karanlığın ormanında iman güneşidir gözünüz
Soluğunuz umutsuz ceylanların gözyaşına sünger.
Gün doğar rüzgar eser bulut dolanır
Rahmet şarkısı söyler yağmurlar
Alnınız en soylu isyandır demir külçelere
Gürültü susar ses donar sevgi tohumu patlar
Sessiz bir bombadır konuşur derinlerde.
Rahmet şarkısı söyler yağmurlar
Alnınız en soylu isyandır demir külçelere
Gürültü susar ses donar sevgi tohumu patlar
Sessiz bir bombadır konuşur derinlerde.
Ey bizim sabır yüklü toprağımızın kutsal ağacı
Sen bize hayatsın umutsun mezarlar kadar derin
Bizi tutan bir şey varsa dirilten o sensin
Üzerinde uyuduğumuz yavru kuşların tüy renkli sıcaklığı.
Ey damarlarımızda donan buz yüzlü heykeller beldesinden
Yıkıntılar sonrası sığındığım şefkat anası
Ey dağları yerinden oynatan ses ey mermeri toz eden rüzgar
Ey alemi donatan ışık toprağa can veren el.
Sen bize hayatsın umutsun mezarlar kadar derin
Bizi tutan bir şey varsa dirilten o sensin
Üzerinde uyuduğumuz yavru kuşların tüy renkli sıcaklığı.
Ey damarlarımızda donan buz yüzlü heykeller beldesinden
Yıkıntılar sonrası sığındığım şefkat anası
Ey dağları yerinden oynatan ses ey mermeri toz eden rüzgar
Ey alemi donatan ışık toprağa can veren el.
Gün olur toprak uyanır ağaç uyanır uyanır böcekler
Sarı bozkır titrer çıplak ağaçlar yeşerir gök yıkanır kirli dumanlardan
Su coşar deniz kabarır canlanır ölü şehirler
Yemyeşil bir rüzgar eser yıldızlar arasından.
Sarı bozkır titrer çıplak ağaçlar yeşerir gök yıkanır kirli dumanlardan
Su coşar deniz kabarır canlanır ölü şehirler
Yemyeşil bir rüzgar eser yıldızlar arasından.
Şimdi siz taşıyorsunuz müjdenin kurşun yükünü
Çatlayacak yalanın çelik kabuğu
Sizin bahçenizde büyüyecek imanın güneş yüzlü çocuğu.
Çatlayacak yalanın çelik kabuğu
Sizin bahçenizde büyüyecek imanın güneş yüzlü çocuğu.
Güzlek,1966
3 Ocak 2019 Perşembe
balbal, behçet necatigil
Kaç yaş yaşadı umutlar
Uçup gittiğinde
Girdiğim yas törenleri
Sahiden girdim mi?
Yüzdeye vurunca
Kaçta kaç sevinç
Acılar içinde
Sahiden sevdim mi?
Görür gözüm görmezden
Bilir usum bilmez gibi
Aldanıp al kumaşları
Sahiden giydim mi?
Mızrak batımı kar
Mutsuzluk ovalarında
Aradım, savaştım
Sahiden buldum mu?
Yere dikili gözler
Baktım bir yerde yukarı
Yukarda - -
Sahiden gördüm mü?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)