19 Ocak 2019 Cumartesi

kaplan! kaplan!



Kaplan! kaplan! gecenin ormanında
Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi, 
Kurabildi o korkunç simetrini?


Hangi uzak derinlerde, göklerde
Yandı senin ateşin gözlerinde?
O hangi kanatla yükselebilir?
Hangi el ateşi kavrayabilir?

Ve hangi omuz ve hangi beceri
Kalbinin kaslarını bükebildi?
Ve kalbin çarpmaya başladığında,
Hangi dehşetli el? ayaklar ya da

Neydi çekiç? ya zincir neydi?
Beynin nasıl bir fırın içindeydi?
Neydi örs? ve hangi dehşetli kabza
Ölümcül korkularını alabilir avcuna?

Yıldızlar mızraklarını aşağıya atınca,
Göğü sulayınca gözyaşlarıyla,
Güldü mü o, görünce eserini?
Kuzu'yu yaratan mı yarattı seni?

Kaplan! kaplan! gecenin ormanında
Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
Kurabilir o korkunç simetrini?

William Blake

18 Ocak 2019 Cuma

imkansız tesadüfler

                                                                                              



                                                                                                                             -Cahit Sıtkı Tarancı'ya-


Şimdi çıkıverecek karşıma arkadaşım,
Mektebe gitmek için geçtiğimiz şu yoldan.

Babam tok sesiyle birden çağıracak: "Ziya!"
Kalbimde eski sevinç, dallarda eski bahar.

Gözlerimi kapatıp: "Bil?" diyecek birisi.
Bir mahşer ortasında şaşırıp kalacağım.

Ve girecek koluma bir melek gibi karım.
Saracak etrafımı doğmamış çocuklarım...


Ziya Osman Saba

17 Ocak 2019 Perşembe

1977


Oğuz Atay Türkiye'nin Ruhu'nu yazamadan öldü.
Bu cümle bile kalp çarpıntısı yapıyor.

10 Ocak 2019 Perşembe

kalorifer



Odanın tam ortasından kalorifer
Yiğit borularıyla geçer
Utanmış ve gerekli geçer
Yukarıda ısıtır aşağıda yakar

Şanlı paçavralara sarın
Yarının kahramanını
Neşeli vakitlere doğru kalorifer
Odadan yiğit borularıyla geçer

1960


sezai karakoç

8 Ocak 2019 Salı

one thousand minutes, soner karakuş



Türkçeye çeviremezsin bazı şeyleri,
İçimizdedir dünyanın en uzun tüneli.

Yine de bu kadar uzun bir dize yazacak kadar acı çekmedim
Siz de çekmediniz aslında, ama başka acılar
Kimsenin oturmaması gibi yan koltuğa
Keyif verir ve anlatmak ister insan;
Belgesel izlerken ağlamıştım.

Asyalı bir ceylan öldü, onu televizyona gömdük.
Üzülemeyenler soğan soydu, şiir okudu
‘Yemekte ne var’ diye sordu bazıları
Merhamet doğanın kanunlarıyla öpüştü nasılsa
Ağlıyordum ben, çok garip şeyler oluyordum;
Evimiz tuz gölüne dökülüyordu.


6 Ocak 2019 Pazar

birazdan gün doğacak

                                                         
                                                                                           "Nuri Pakdil'e"

Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı
Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında direnen insanlığın
Saçlarınız ızdırap denizinde bir tutam başak
Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana
O inanmışlar çağının.
Zaman akar yer direnir gökyüzü kanat gerer
Siz ölümsüz çiçeği taşırsınız göğsünüzde
Karanlığın ormanında iman güneşidir gözünüz
Soluğunuz umutsuz ceylanların gözyaşına sünger.
Gün doğar rüzgar eser bulut dolanır
Rahmet şarkısı söyler yağmurlar
Alnınız en soylu isyandır demir külçelere
Gürültü susar ses donar sevgi tohumu patlar
Sessiz bir bombadır konuşur derinlerde.
Ey bizim sabır yüklü toprağımızın kutsal ağacı
Sen bize hayatsın umutsun mezarlar kadar derin
Bizi tutan bir şey varsa dirilten o sensin
Üzerinde uyuduğumuz yavru kuşların tüy renkli sıcaklığı.
Ey damarlarımızda donan buz yüzlü heykeller beldesinden
Yıkıntılar sonrası sığındığım şefkat anası
Ey dağları yerinden oynatan ses ey mermeri toz eden rüzgar
Ey alemi donatan ışık toprağa can veren el.
Gün olur toprak uyanır ağaç uyanır uyanır böcekler
Sarı bozkır titrer çıplak ağaçlar yeşerir gök yıkanır kirli dumanlardan
Su coşar deniz kabarır canlanır ölü şehirler
Yemyeşil bir rüzgar eser yıldızlar arasından.
Şimdi siz taşıyorsunuz müjdenin kurşun yükünü
Çatlayacak yalanın çelik kabuğu
Sizin bahçenizde büyüyecek imanın güneş yüzlü çocuğu.

Güzlek,1966
Erdem Bayazıt

3 Ocak 2019 Perşembe

balbal, behçet necatigil


Kaç yaş yaşadı umutlar 
Uçup gittiğinde 
Girdiğim yas törenleri 
Sahiden girdim mi? 

Yüzdeye vurunca 
Kaçta kaç sevinç 
Acılar içinde 
Sahiden sevdim mi? 

Görür gözüm görmezden 
Bilir usum bilmez gibi 
Aldanıp al kumaşları 
Sahiden giydim mi? 

Mızrak batımı kar 
Mutsuzluk ovalarında 
Aradım, savaştım 
Sahiden buldum mu? 

Yere dikili gözler 
Baktım bir yerde yukarı 
Yukarda - - 
Sahiden gördüm mü?