4 Haziran 2018 Pazartesi

"şâir, bir kader cambazlığının adamıdır."




Şâir, bir kader cambazlığının adamıdır. O, insanlığın çektiğini ve çekmesi gerektiğini çekecek, fakat bu çekilenlerden ötürü ezilmeyecek ve bu çilenin mâcerâsını, bir kutup kâşifi sabrıyla, hatırasını kaydederken gösterdiği sabırla ve ameliyat başındaki doktordan daha sakin ve soğukkanlılıkla yazacaktır. Acıların kanını sevinçlerle, ihâneti masumlukla, korkaklığı yiğitlikle, hırsızlığı cömertlikle, lüksü riyâzetle yıkacaktır. O, yaşantısı, dâima iki renk iplikle dıştan siyah ve içten ak, dıştan kızıl ve içten yeşil iplikle örülmüş görünümündedir.

İnsanlar, çoğu kez bu trajedya kahramanına, bir komik muamelesi yaparlar. Bunu bilmelidir şâir. Bunu göze almalıdır. Ama her seferinde, yenilgiyi kabul eden o değil öbürleri olmalıdır. Övgüler de, yergiler de dayanıksızdır. Şâirse, dayanaklı olduğu ölçüde kazanacaktır. Geceye yenilmeyen her kişiye, ödül olarak bir sabah ve bir gündüz, bir güneş vardır. Ve şâir, her sabah, armağan olarak, bir gündüze kavuşmağa en lâyık kişidir.2

Şair bağlantısını kendisi kurmalı, her şeyin kiralandığı çağımızda, son derece dikkatli olmalı, bilerek bilmeyerek kiralanma durumuna düşmemeli. Ortak görüşlerde de kiralanmamalı şâir. Bir levha asılıdır şâirin alnında: “Satılık değildir.”, “Kiralık değildir.” Çağa karşı direnmeli. O, asla çağdaş değildir. Çağdan ileridir, hep. Ona “çağ dışı” ya da “geride kalmış” gözüyle bakacaktır çoğu kez çağ. Aldırmamalı buna. Çağ, ondan, hiç bir şey vermemek karşılığında her şeyi ister. Onun ruhunu, geleceğini ister. Geçici ün için gerçek ve sürekli ününü ister. Doğar doğmaz ölen alkışlar karşılığında, gelecek çağları dolduracak alkış çınlayışlarını ister.

Şâir, kendisi bir süper güçtür. Bunu unutmamalı.

Sezai Karakoç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder