2 Kasım 2015 Pazartesi

kapanmayan yara

 

N.'ye, sana yani, nasıl istersen, öyle

bir kez başlayandı bir kez yorulmayan
bir kez çaba bir kez hüsran
bir kez kömür taşıdı yüzü karalandı
bir kez şarap içti kalbi buğulandı
bir kezinde eli kanadı
bir kezinde yırtıldı gömleği arkadan
derin bir iç çekişti bir kezinde
ama hiç ama hiç anlatılmayan

Şimdi kalmalı biraz uzaktan çok ters bir açıyla
Senin için soyduğum elmayı hırlatan kamaşma
Biterken bir de avuçlarımda köpek dişleri
Dalaşı her yanıma saçarak biraz öfke biraz adalet
Buluşturan bizi ne tesadüf ne şaşılası ürperti
Bu gözlerinde büyüyen bu kaşlarına dek
Bu sert rüzgarın basamakları bu gıcırdayarak
Birlikte değil mi birlikte elele birden
Kapaklanıp düşerek büyük uçurumlar

Bizi sanki unutmuş gibi dışarıda süren
Bu fırtına
   bu dışarda hırpalayan
   bu dışarda tutan
       bu kaderi
   bu peki
   bu belki
   bu söylenti,
   bu kirliliği
Bu gürüldeyerek yanan soba bu kar tipi
Bu müthiş soğukluk günleri bu şaşkın adama
Bir kez bu tereddüt bir kez bu eşsiz oyun
Etimize işleyen bu şüphe ürkünç bu büyük korku

Bu masayı tartışalım istersen yahut bu şiiri
Bu ellerimizi birbirine yapışık
                          bu apayrı gözlerimizi
Aramızda ışıldayan bir kıvılcım mı
                 cızırdayarak sönen bir ateş mi
Tartışalım nedir sözgelimi bizi ayıran
   bu mesafe
   bu zaman
   bölüp parçalayan
Bir ses mi getiren bizi buraya bir sesle gidelim mi
Nereye gidelim mi göller nereye dağlar nereye
Nerededir seni öptüğüm gece
          seni kocaman kaptığım
                         seni ısırdığım
                                 kırdığım
Bunu tartışmayalım hiç ama bu kalplerimizi
Bu bizi dağıtan bizi toplayan
Bu şiir diyelim şimdi
   bu hiç sevmediğimizi
   bu görmediğimizi
   bu duymadığımızı anlatan
Bu bizi açan bizi kapatan
Ama hiç kapanmayan bu yara

yumuşak
dokunuyorum tenine pembelikler bırakarak
zamanın tozu
sıyrılınca açığa çıkan idrakin parmak izleri

Kendime döndüm bu elma dedim bırak bu açı iyi
Lütfen ama lütfen bunu bu kareyi lütfen hiç bozma
Bu gidişin ürpertisi işte bu gelişin ritmi
Yan yana usta ve uykusuz biri sen biri yine sen
İsim sayarken doksan dokuz elma soyarken sonsuz
Hem murat bu hiç uzak değil sadece murat işte
Basit bir istek hırçın bir arzu
Ne dersen de değişmez gerçeğin sert
Gerçeğin nedense öğrendikçe içe işleyen özü
Başı omzuna yaslanmış kollarında huzursuz
Şaşırır bir de ondan bu kusursuz şaşkınlık kalır
Bu kalır kalmaz mı kalır bu şerhler mi şehirler mi
Bu şiirler mi sessizdir bu fısıltılar bu yürekli kamaşma
Her gün uyuduğum sen
Her gün bu kalpten bu hesapsız harcama
Gölgemde dur sürekli ve hiç korkma

gözlerinin alevi ısıtıyor odayı karanlık
dağılacak birden kendime dönüyorum kusur şimdi
sana büyük bir şey oluyorum büyük bir işaret
kalbine düşmüş derin bir gölge bir ışık
sana büyük bir umut sana işte karşılık
şimdi aşkla inatla
şimdi dimdik nedir duran aklımız
duran dışarda
birbirimize nicedir kapalı ağızlarımız
gerçi zaten halbuki
alnımızda o serin esinti birlikte sabahlara
birlikte sokaklara birlikte parklara
birlikte nedir birlikte alışveriş
birlikte çaylar birlikte ırmaklar
birlikte bunca müthiş soğuk
birlikte bunca müthiş dokunuş
bunca müthiş koynumda
sadece sen ve sen kalmak
birlikte müthiş yan yana
birlikte çıkaran bizi
birlikte tutan dışarda

Kapanan kapanmayan yara

birlikte bedenin ve sonsuz



murat güzel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder