1 Eylül 2015 Salı

ziya'ya mektuplar

Cahit Sıtkı Tarancı
Ziya'cığım, İstanbul'dayken içime sıkıntı bastığı zaman sana koşardım, çünkü sen benim için yalnız vefakâr ve halden anlar bir dost değil, aynı zamanda, açık havayı, güneşi, baharı, iyiliği de temsil eden, nasıl olup da insan kalıbına girdiğine daima hayret ettiğim bir meleksin. Melek olduğun şundan da belli ki bana 'vefasız' demeye dilin varmıyor.
... Ne diyeyim, bana senin gibi bir dost verdiği için Allah'a hamd-ü sena etmekten başka ne gelir elimden! Allah'ın sevgili kullarından biri olduğuma yavaş yavaş kanaat getiriyorum. Emin ol ki, seni tanıyanlar için yeryüzünde senden daha büyük biri revelation (keşif, ifşa) yoktur. Bu satırları seni özlediğim için yazdığımı zannetme. Bunları daima düşündüm, ancak bugün söylemek fırsatını buluyorsam, bu gecikmeyi mâzur gör. Bilirsin ki öteden beri şifahî bir sıkılganlığım, dil tutukluğum vardır. Fakat seni özlemeye gelince, bunun ne yaman bir hasret olduğunu Paris'e geldikten sonra anladım. Meğer İstanbul'un en büyük cazibesi, istediğim zaman seni görebilmek imkânını bahşetmesiymiş. Paris'in bu primordial (pek önemli) cazibeden mahrumiyetine zor katlanıyorum. Canım İstanbul! Nasıl tütmesin ki gözümde, on iki şerefeli minarelerinin üzerinde senin dost çehren gülümsüyordur. Ziya'cığım, yaşamakla ölmek arasında ter döken bir adam olduğumu ve bir çok defalar ölüme teslim olmaya kadar gittiğimi yakından bilirsin. Her seferinde beni eteğimden tutup geri çeken mukaddes 'el'in parmaklarından biri de sen olduğunu gene bugün burada itiraf edeceğim. Hayata her dönüşüm biraz da senin eserin olmuştur. Paris 1.2.1939"
Ziya Osman Saba Sevgisi
Mehmet Nuri Yardım
Nesil Yayınları
2. Baskı, Aralık 2010
Shf. 25

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder