28 Mart 2015 Cumartesi

HOŞ GELDİN İVAN KARAMAZOF



hoş geldin abi. hoş geldin dost. hoş geldin yaşanmayan hayali yaz günleri.

hoş geldin sancılı aşk şarkıları. hoş geldin kafası karışık güzel adam. 

hoş geldin kardeşim.

hoş geldin boğazımda yumruk dilimde düğüm.
hoş geldin gençliğim - ki hiç genç olmadım ben
hoş geldin itinayla saklanan kasetler kaset kapakları
hoş geldin ivan karamazof!
hoş geldin ölümün armonisi aşkın karanlık sokakları
hoş geldin oğuz atay hoş geldin çavdar tarlasındaki çocuk
hoş geldin gönülçelen hoş geldin bisiklet kazaları
hoş geldin aşkın yaktığı şarkılar
hoş geldin rüyada boğulduğum deniz
hoş geldin sigaralı ses
hoş geldin kanserli kentler
hoş geldin akmayan gözyaşım çıkmayan sesim
hoş geldin veremli odalar göğe düşen mendiller

hoş geldin kendimden geçtiğimde bulduğum adam
hoş geldin şarkılar dolusu yalnızlıklar
hoş geldin paramparça bakış intihar şiirleri

hoş geldin çıkamadığımız gökler
hoş geldin tende nemrut yorgunluğu
hoş geldin güzel yalanlar
hoş geldin bıçağı kanatan öfke

hoş geldin teoman hoş geldin karanlık yalnızlığım-  en güzel yalnızlığım
hoş geldin kağıdın güneyine yağan yağmur
hoş geldin varla yok arası yürüdüğümüz araf

hoş geldin dilde jilet kanda nota duvarda ıslık

hoş geldin yaralı kelimeler kıskançlık çiçekleri

hoş geldin akrepin telaşı cehenneme yağmur cennete mektup

hoş geldin en müzikli ölümümüz  en güzel ölümümüz


27 Mart 2015 Cuma

Mesnevi okuyup sigara içen mütesettir kızlar beni neden sevmezler Erkan?

İzdiham, son yıllarda kâh yayınlarıyla kâh dergisiyle genç olsun şiir yolculuğunda kendini ispatlamış olsun bazı şairleri Türk edebiyatıyla buluşturuyor. Bu buluşmada hassas bir nokta var: İzdiham'dan şiir kitabı yayımlanmış, yayımlanacak olan hiçbir şair pıtrak gibi ortaya çıkmamış. Yıllardır edebiyat dergilerinde şiirleriyle yahut yazılarıyla çalışkanlığını göstermiş. Çalışkan olmak ne kadar şerefli bir şeyse o kadar da başa bela getiren bir şeydir. Derdinizi izah etmek için hem nazımı hem nesiri tercih ettiğinizde bu çalışkanlık yanlış anlaşılabiliyor. Çünkü ülkemizde hâlâ "Şair sen sus, otur şiirini yaz!" gibi abuk subuk bir teraneyle dolaşıyor. Dönen milyonlarca dolaptan biri bu. Susmayan şairlerden biri de Süleyman Unutmaz. 1977'de konuşmaya başlamış, söyleyecek çok şeyi var. Hem de Fena.


Naçizane; 2014 yılında yayımlanan şiir kitapları arasında en çok Onur Bayrak'a ait "Şairi Öldürdüler" adlı kitabı beğenmiştim. 2015 yılında iseSüleyman Unutmaz'ın "Fena"sını. Yılın henüz bitmemiş olması umurumda değil zira muhatapla yapılan bütün muhabbetin akıbetini ilk cümle belirler. Coen kardeşlerin 2009'da gösterime giren "A Serious Man" filmini belki beş kere izlemişimdir. Şairin kitaba bu filmden bir replikle başlaması, okuyucunun gönlüne neler getireceğinin fragmanı gibi: "Bize cevapları vermeyecekse neden soruları hissettiriyor?"

Altı bölüme ayrılan kitap Münacat ile başlıyor. Şairin bu şiirdeki "Ve bana göster rüyamda sonsuzluğu" dizesiYahya Kemal'in "İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar" dizesine bir reddiye gibi. Oldukça da doğru bir reddiye. İsmet Özel, Üç Mesele adlı eserindeki "Rüya ve Siyaset" serlevhalı makalesinde, Yahya Kemal'in bu sözünden hoşnutsuz olduğu belirtir ve noktayı şöyle koyar: "Bir uyanıklık, bir teyakkuz olan rüyayı övüyorum ve bir müphemlik, bir narkoz olan hayale lânet ediyorum.''



Kitabın ikinci bölümü olan Çöl Saati şairin şiddetli darbelerini göstermeye başladığı yer. Bu yazıya başlığını veren şiir "Mesnevi okuyup sigara içen mütesettir kızlar beni neden sevmezler Erkan?" hem toplumcu gerçekçi hem de sert bir eleştiri mahiyetinde. "Öyle şey mi olur Erkan niye yüzüm ekşisin İsrail’i lanet mitinglerinde / 4X4’lerde Filistin bayrağı bana neden vermesin gaza sevinci / iftarda Cola Turca içen kardeşlerim yıkacak bir gün İsrail’i / kalbim mühürlendiyse o benim iman eksikliğim" dizeleri hâlâ yaşanan bir gerçekliğin nabzını tutuyor. Şiirin adının, okuyucuyu nereye götürdüğünü Mustafa Kutlu "Bu işte Çorlulu Medresesi, At Meydanı, Tophane’yi çağrıştırıyor ve iki arada bir derede kaldığımızı gösteriyor" diyerek açıklamıştı. Lakin kendisinin bu tip, hızlı okunması gerekebilen dizeler barındıran şiirler için yaptığı "rap şiir" tanımı beni memnun etmedi. Ortada vahim bir gerçek var ve bunun rap müzikle herhangi bir alakası yok diye düşünüyorum. Rap insanları ikna etmeye, inandırmaya çalışır. Şair yanına dertdaş arar. Rap'in muhatabı geniş kitleler olabilir, şair kitleyi bırakıp gönüllere girmeyi ister. Ya da ben bugün sigarayı çayı fazla içtim, bilmiyorum. Ritmik manada da çok rap gibi gelmiyor bana Süleyman Unutmaz şiiri. Mesela Göksel Baktagir'in bir hüzzam saz semaisini dinlerken okuduğum şiir beni ritmik manada zorlamıyorsa ben ona "rap şiir" diyemem. Keza Reşat Aysu, Udî Nevres Bey ve hatta bu yazıyı yazarken arkada döndürüp durduğum Nedim Ağa'nın sultâniyegâh saz semaisi de bu "test"e tabii... Elbette ülkemizde bu rap şiire merak sarmış şairler vardır, olabilir. Rap müzik Tupac Shakur hâlâ çözülmemiş bir suikastla öldürülene kadar sosyal ve siyasi sorunları erkekçe dile getiriyordu. Kaldıysa Jedi Mind Tricks kalmıştır ama o da korkusundan olsa gerek yerin üstüne çıkamıyor. "Design in Malice" adlı şarkılarında şöyle bir söz geçer: "Over a billion Muslims, you could never stop Islam."


Rap'i bırakıp şiire geri döneyim. Şairin İlk Kitabı bölümü bir yüzleşme gibi. Şiirlerin isimlerini sıralarsak daha belirginleşiyor: Bi Şeyim Yok, Ruhun İşleri, Duyuyorum, Kaşıntı, Elma. Bir sonraki bölüm olan Ölümün Çocukluk Fotoğrafları'nda duvarlara yazılmaması gereken bir şiir var: Persona Non Grata. "Geciktim tarihime asker toplamaktan", "Ve hep küçük harflerle düştüm kendimden", "Ne geldiyse yüklendim yanlış sevişmelerden", "Hayat neyi saklıyor çürüyen limanlarda?" gibi usta işi dizeler bu şiirde saklı.


Kitabın beşinci bölümü Allah'ın Bütün İsimleri'ndeki şiirlerde, diğer bölümlere ve şiirlere nazaran biçim daha oturaklı, liriğe yakın, heceleri belirgin, peşrev havasında. "Annesinin yerine üşüyen çocuk"lardan "çıkılmaz sokaklara kıvrılan yol"lara kadar beyhude ömrün tüm arayışlarını şiire yansıtmış şair. Bunu yaparken gayretini gözümüze sokmuyor, düz konuşuyor. Memleketimizde herhangi bir düzlüğün nadir bulunduğu zamanlardayız, bu zamanları da gözetiyor Süleyman Unutmaz. Şehri eleştiriyor, insanını eleştiriyor. Kavuşma Bitti adlı son bölümde, bölümle aynı ada sahip ve Kürt başlıklı bir şiir yer alıyor. Kavuşma Bitti oldukça uzun, Savaş Bitti'yi hatırlatırcasına. "Cennette olacağım yaşa geldim" dizesiyle başlıyor. "Anlattıkça inandığım bir kader yazdım" dizesini gençler umarım dövme yapmazlar kollarına çünkü insanın zihnine olduğu gibi kazınıyor. "Bozulmuş bekâretin bozuk sütü / ağzımın kenarında" dizeleriyle biten şiiri bir gün okuyup kendi başıma dinlemeyi düşünüyorum. Böyle uzun şiirler başkaları tarafından seslendirildiğinde kıymeti daha bir ortaya çıkıyor sanki ya da bana öyle geliyor. Öyle olsun. Kürt adlı şiirde Süleyman Unutmaz'ın diğer şiirlerinde zaman zaman rastlanan tasavvufî tarafını daha pürüzsüz yakaladığım dizeler oldu. Özellikle "Kâğıttan ateş yapsak ister misin tutuşmak" dizesi -ki son dizedir- aklıma Muallim Nâci'nin "Ter geçme ateş-i teri ey rind-i bi-haber / yakmıştır al ile o nice hanümanları" beyitini getirmiştir.


Sözün kısası; kapağıyla, şiiriyle, şairiyle fena bir kitap. Şiir için fenalaşmaya değer.


Yağız Gönüler

13 Mart 2015 Cuma

SABAH DANSI

                    

Bana Fransızca çiçekler kopar
Bana hayal kanatan dikenler
Cd’ler mikroçipler hafıza redaktörleri
Çocukluk fotoğrafların bana bana trahom kanser rüzgâr külleri
Anlamadığımız şarkılar kopar bana göklerin haritasından
En yağmurlu bulutu en sıcak klavyeyi

En geç kalmış şiirim için öyle okunaksız
Sonsuzluktan bir damla
Bana mitralyöz şarapnel yaşamak hatırası
En gizli defterinden bana bir gençlik kopar

A kadar yalnızsın alfabenin başında
A kadar yalnızız alfabenin başında
Allah ne kadar yalnız kulların arasında
İçtiğim sular kördüğüm gözler buzdan parmaklar
Yırtılsın yırtılan bir şey olsun ömrümüz
Bana
Bir uçuş
Fransız kalbinden
Bana her dilde acemi aşk şarkıları

Şarkının 70. Saniyesi
Onu saçların sandım
Başka türlü ölünmüyor zaten
Ya da evlen
Sen bilirsin

Bana Fransızca çiçekler kopar
Bana hayal kanatan dikenler
Cd’ler mikroçipler hafıza redaktörleri
Çocukluk fotoğrafların bana bana trahom kanser rüzgâr külleri
Anlamadığımız şarkılar kopar bana göklerin haritasından
En yağmurlu bulutu en sıcak klavyeyi

En geç kalmış şiirim için öyle okunaksız
Sonsuzluktan bir damla
Bana mitralyöz şarapnel yaşamak hatırası
En gizli defterinden bana bir gençlik kopar

Şarkının 70. Saniyesi
Onu saçların sandım
Başka türlü ölünmüyor zaten
Ya da evlen
Sen bilirsin

Bana Fransızca çiçekler kopar
Bana hayal kanatan dikenler
Cd’ler mikroçipler hafıza redaktörleri
Çocukluk fotoğrafların bana bana trahom kanser rüzgâr külleri
Anlamadığımız şarkılar kopar bana göklerin haritasından
En yağmurlu bulutu en sıcak klavyeyi

Şarkının 70. Saniyesi
Onu saçların sandım
Başka türlü ölünmüyor zaten
Ya da evlen
Sen bilirsin

A kadar yalnızsın alfabenin başında
A kadar yalnızız alfabenin başında
Allah ne kadar yalnız kulların arasında
İçtiğim sular kördüğüm gözler buzdan parmaklar
Yırtılsın yırtılan bir şey olsun ömrümüz
Bana
Bir uçuş
Fransız kalbinden
Bana her dilde acemi aşk şarkıları

En geç kalmış şiirim için öyle okunaksız
Sonsuzluktan bir damla
Bana mitralyöz şarapnel yaşamak hatırası
En gizli defterinden bana bir gençlik kopar

Bana Fransızca çiçekler kopar
Bana hayal kanatan dikenler
Cd’ler mikroçipler hafıza redaktörleri
Çocukluk fotoğrafların bana bana trahom kanser rüzgâr külleri
Anlamadığımız şarkılar kopar bana göklerin haritasından
En yağmurlu bulutu en sıcak klavyeyi





natama 9


8 Mart 2015 Pazar

Öfkesi kendine yönelmiş rap şiirler

Fena, Süleyman Unutmaz’ın ilk şiir kitabı. Geçtiğimiz ay İzdiham Yayınları’ndan çıktı. Altı bölümden oluşan kitap otuz altı şiir ihtiva ediyor.  Kitaptaki şiirler farklı biçimsel yapıları ile dikkat çekiyor. Kısa lirik şiirler, epik şiirler, hece şiirleri aynı kapağın altında toplanmış bulunuyor.

Farklı biçimsel yapılarına rağmen Süleyman Unutmaz’ın şiirleri birbirinden uzak şiirler değil. Bu denli farklı yapıdaki şiirleri ortaklaştıran, benzer bir sese toplayan ise şiirlerin neşet ettiği duyarlılık. Süleyman Unutmaz, ‘kendilik’inin şiirini yazıyor. Kendisine samimiyetle eğilen bir duyarlılığın şiirleri yazılanlar. Bu samimiyet şiirlerin son derece gerçekçi olmasına yol açıyor aynı zamanda.

Öfkesi kendine yönelmiş rap şiirler

Son yıllarda yazılan şiirlerin büyük bölümü, modernliğe yönelmiş bir öfkeyi bünyesinde barındırıyor. Kent yaşamının eleştirisi bu şiirleri var eden nihai güç. Mustafa Kutlu, bu denli şiirler için “rap şiir”  tanımlamasını yapıyor ki oldukça doğru bir tanımlama. Süleyman Unutmaz’ın bazı şiirleri de bu tarz şiirlere hem biçim hem de söyleyiş açısından yakın. “Lan", "ulan” ile başlayan mısralarla Unutmaz şiirinde karşılaşmak mümkün. Fakat yukarıda değindiğimiz samimiyetle kendisine eğilme tavrı şiirlerini, öfkesinin kurbanı olmaktan kurtarıyor. Süleyman Unutmaz modernlik eleştirisini, kente ve kent insanına yönelmiş bir öfke ile değil, kendisine yönelmiş bir bakışla, kendi tecrübeleri üzerinden yapıyor.

Gerçekçi ve inandırıcı

Yapmış olduğumuz tespitlerin en fazla somutlaştığı şiir “Mesnevi Okuyup Sigara İçen Mütesettir Kızlar Beni Neden Sevmezler Erkan?” şiiri. Şiirin başkarakteri Unutmaz’ın kendisi. Taşradan gelen bu İstanbul acemisi şair, Mustafa Kutlu’ya şiirlerini bıraktıktan sonra Çorlulu Ali Paşa Medresesi’ne hatıralarını dinlendirmeye geçiyor. Geçer geçmez ilk yaptığı mekana dair gözlemlerini aktarmak. “Burası gökyüzünün altında no mahrem bakış çubukları için/ Burası postmoderne ayna tutmak için şairler kız ayarlasın için” tespitini yapıyor. Oldukça gerçekçi gözlemlerini sürdürüyor şair. Yan masaların biri üzerinde duran kitabın ismini ve yayınevini verecek kadar gerçekçilikle aktarıyor gözlemlerini. Sonrasında Erkan’la dertleşmeye başlıyor. Arada kalmışlığından, taşralılığından, beceriksiz İslamcılığından dem vuruyor. Her dile getirdiği aslında yaşananlara dair bir eleştiri. Fakat bu eleştiriyi kendi üzerinden yapması şiirleri daha samimi ve inandırıcı kılıyor.

“İyiyim, incinecek kadar”

Süleyman Unutmaz fena bir şair. Ancak bu fenalığı kendisine. Öfkesinin sentetik değil de estetik olmasını sağlayan hüner de bu. Kendi yaşantısı üzerinden büyük bir şiir kurmayı Türk şiirinde en iyi İsmet Özel başarmıştır. Unutmaz’ın şiirde yürüdüğü yol da böylesi bir yol. Ortaya çıkan şiirin büyüklüğü ise şairlerin yaşamı ile orantılı. Uzun yola çıkmaya hüküm giymek ile incinecek kadar iyi olmak neye denk ise öyle.

Serdar Arslan yazdı, dünya bizim.com