6 Eylül 2014 Cumartesi

PELİKANLAR VE GÜLÜNÇ HAKİKATLER

          
                     
Orhan Kemal'in Cemile'sini güzel yapan nedir bilir misiniz? Ne Cemile ne de sevdiği katip romanın baş kişileri değildir. Roman akıp giderken arada bir görünürler ve bu yeter mesela Cemileye aşık olmaya, görücüler geldiğinde kapıldığı telaşa ve mahcubiyete ortak olmaya... 

Fabrikadır, işçiliktir, işçilerdir, yoksulluktur, kötülerdir,Adana'dır , coğrafyadır, Orhan Kemal'dir romanın esası aslında...
                ************************************

Allah’ın ihsan ettiği delilik yeterlidir. Fazlası deliliktir.
              **********************************************
Eyy uzakları yakın eden paranoya! Neyinim senin?
                       ********************************************
O adamlar ben acı çektiğim için bağırıyorlar şarkıda.
            **********************************************

Turgenyev . bozkırda bir kral lear, rudin, duman. Rudin tiyatro eseri kıvamını aşamamış, kopmuyor. Rudin Oblomov’un kopyası bile olamamış. Belki bu bilinçli tercih belli ki. Bozkırda Bir Kral Lear’ın adı yetiyor zaten. Daha iyi diğerinden. Duman. Baden generalleri dediği zümreye içerden ve dışarıdan bakmış.
               ******************************************
1.  Sabah Dansı: bir mutluluk şiiri olacak
2.   Fakir: toprağın altını çağıracak
3.  Albino: niyetim şiirde koşmak.

Ben orada kahvenin güneye bakan masasında aynı sıcağın böldüğü gözlerimde arar gibi yaptığım yerde Cemile ile aynı kalbi çarptığımızda kadın kadın oluşunun gücünde ben zaaflarla donanmış okur olduğumda temellük edilmiş sahte ama bilincin içini sertleştiren kemik hatıralarda Cemile bana gülüp geçecektir ve ben yeniden aşık olacağımdır coğrafyanın toprağa karışmış neşesine Cemile’ye artık çoktan yazıda ve hayatta ölmüş olan bir hayata….

Kendimi yormanın kitabını yazarken elleri zayıf ince uzun parmaklarında/ şifa senin yüzünde ama ben ondan mahrum oluşumda…

"Samimiyetsiz sevgi, sevgisiz samimiyet olmaz. Sevgisini saygı sorumluluğuyla besleyip koruyamayan, samimiyet özürlüsü haline gelir ve çocuğunu bile severken zedeler. Samimiyetsiz sevgi ise, güçlü ve değerli bir öze sahip bile olsa, yavaş yavaş ve bir sürgüne gider gibi içimizin derinliklerindeki bir tezahürsüzlük sığınağına çekilip kendini kapatır. Ondan size gelen, artık bir ince sızıdan ibarettir. Zaman ona yeni işlemler kazandırıp kendi akışının yolculuğuna dahil eder. Ölmez o! Ve sizi kendinden mahrum etmenin, alışverişsiz bırakmanın sonuçlarını size yaşatmaya devam eder. Böylesi, sevgi yokluğundan bin beterdir! Sevmiyor değilsiniz, ama kendi içinizdeki sevgiye kendiniz hasretsiniz! Bu duyguyu bir vakit noktasında zaman size şöyle ifade ettirir: “Taş toprak olsam bundan daha iyiydi.” Saygısızlık ve samimiyetsizlik nefsaniyetinin örselediği, yaraladığı sevgi, evlat acısı gibi yakar insanın içini. Telafi edemezsiniz, zamanı geçmiştir artık. Dönemezsiniz, zaman geriye akmaz. Zamanın bütünlüğü sizi hakikatin bütünlüğüne teslim etmiştir. Yaşadığınız budur. Ortada bir af konusu da yoktur. Öyle seçtiniz öyle istediniz, öyle yaşadınız. Yaptığınız kötülük kendinizedir ve kendinizi cezalandıran sizsiniz. Son noktaya kadar hiçbir şeyin farkında olmadınız.

Geriye bakıp “ben bu hayatı böyle yaşamamalıydım” diyorsunuz şimdi. “Sevgilerimin bağrını kanatmamalıydım. Bir inat ve tutku uğruna, gönül suçları, vefa cürümleri işlememeliydim” diyorsunuz. “Emanetleri, nimetleri, kalbî emekleri böyle harcamamalıydım” diyorsunuz… Ne olacak bu noktada?

Yanlış anlaşılmasın; malum günahlardan sevaplardan söz etmiyorum. Onların tanımları ve karşılıkları belli… Akıl, gönül, kalp, ruh, sevgi planının hatalarından ihmallerinden; zaman içindeki insanlığımızdan söz ediyorum. Allah’ın yarattığı zaman’dan ve zaman’daki tecelliyattan söz ediyorum. Şehadet parmağınızla vicdan tuşuna basın,bakalım ekranda ne göreceksiniz?"
Ahmet Selim

“biliyorum
değişik bir böcek türüdür yalnızlık
yemeğin içinden filan çıkar”


İnsanlara ne söylemek istersiniz?


"Bilmem… Sanırım yalnız olmayı öğrenmeleri gerektiğini ve kendi başlarına mümkün olduğu kadar çok zaman geçirmek için uğraşmalarını söylemek isterim. Bugünün gençlerinin hatalarından biri gürültülü, bazen neredeyse agresif etkinliklerde biraraya gelmeye çalışmaları. Yalnız hissetmemek için bu beraber olma arzusu bence çok talihsiz bir gösterge. Her insan çocukluktan itibaren kendiyle zaman geçirmeyi öğrenmeye ihtiyaç duyar. Yalnız olması gerekmez ama kendiyle kaldığında sıkılmamalıdır. Kendi kendine kaldıklarında sıkılan insanlar bana kendilerine verdikleri değer açısından bir tehlikenin içindeler gibi gelir." 

Tarkovski


“İyi hikayeler abartılmayı hak eder.”

Gandalf

“hiçlik karşısında her kelimeyle bir zafer kazansak bile, onun zorbalığına daha fazla maruz kalmamıza yol açar bu.. etrafımıza saçtığımız kelimeler oranında ölürüz.. konuşanların sırrı yoktur.. ve hepimiz konuşuruz.. kendimize ihanet eder, kalbimizi teşhir ederiz.. her birimiz dile gelmezliğin celladıyızdır.. her birimiz sırları en başta kendi sırlarımızı yok etmek için yırtınırız. ötekilerle görüşmemiz de kendimizi boşluğa doğru bir yarış içinde hep birlikte alçaltmak içindir.. ister fikir teatisi olsun, ister itiraflar yada entrikalar. merak sadece cennetten dünyaya düşüşe değil her günkü sayısız düşüşe yol açmıştır..”

cioran


kendine karşı savunmasızsın.


ÖLDÜM VE GRİPİNLER ETRAFA SAÇILDI.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder